Şu düzen heç bozulmaz mı?

Men aşığam giyem libas
Söküğüm heç dikilmez mi?
Men kaşıyam güzel elmas
Sevdiğim heç sarılmaz mı?

*

Yaş ellibeş gözler çıra
Sevilmez mi beller ince
Bu kaçınca yar olsa da
Gördüğüm heç öpülmez mi?

*

Bülbül gül dalında gerek
Derviş elin asa gerek
Tur dağında Musa gerek
Vardığın heç konuşmaz mı?

*

Güzel sever isen benli
Sözü tatlı şeker dilli
Gözler süze yalnız beni
Şu güzel heç çekilmez mi?

*

Sözün kaba gönlüm ince
Örter külü kusuruma
Alem şaşar kul ahmede
Şu gazel heç yazılmaz mı?

*

Libasıma aşk iğnesi
Dikemedim gel uğrusu
Gönüldür Hakk’ın yapısı
Bu dikiş heç sökülmez mi?

*

Bahçem bağ idi baharda
Gonca güllerim seherde
Bülbülüm kırk türküm güle
Şu beste heç yapılmaz mı?

*

Zaman döndü gitti bahar
Kışa vardı nev-i bahar
Gül kurudu bülbül susar
Şu kışa heç kızılmaz mı?

*

Bahar biterde yaz olur
Yaz gider donar kış gelir
Ardı sıra nöbet alır
Şu düzen heç bozulmaz mı?

*

Ömürde bahar bir yaz bir
Kırk bahar olsaydı aşk bir
Seven sevilen söyleşir
Şu arzu heç şevk bulmaz mı?

*

Görmeden sevilir güzel
Aşk bağına düşen gazel
İbrişim sardığım güzel
Şu pulat heç bükülmez mi?

*

Kul ahmedin gözü yaşlı
Kaç yaşadı yazlı kışlı
Toprak sandı bağrı taşlı
Şu adem heç ölümsüz mü?

*

ahi kul ahmede nasib

23 Kasım 2011
Okunma
bosluk

insan olmak..

Ellerim kuru,
Verimsiz toprak,
Merhamet, merhamet bitmiyor ellerimde..

Gözlerimden oklar fırlar
Düşmanlar, düşmanlar insanlar
Merhamet duasındalar..

Ayaklar cılız
Ayakkabılar parlak, parlak
Yol mu uzun, varılacak çiçek yok

Parmağım yanıyor
Mum değil nur, nur
Aydınlatabilirim sizi ey insanlar

Damarlarıma kalbimin şavkı vurdu
Beynim bir karar verdi
İnsan ol, insan sofrasındalar insanlar..

Akıl kalbin ziyasıdır
Beyne vurur onun nişangahıdır
Kalbi selimden aklı selime yollar yollar..

Selim olmanın borcu
Merhamet, merhamet, merhamet
İnsan olmaya giden yolcu ağlar…

Ağıt kendine merhametin ilk harfidir
Bu seni adam eden merhamet
İnsanlara sunacağım aşkın başlangıcıdır

İçini imar etmeyen
Dışını imar edemez
İnsan sevmedikçe merhamet duyamaz

Ayaklarımı yavaş basabilirim
Karıncalar, karıncalar
İnsan karıncalaştıkça umar merhamet

Ben meee olmam
Başım dik karabaş koç olmalıyım
Ötekileşmem, merhamet duasına kalamam

Ben yalnız merhamet etmeliyim
Merhamet fakirleri, uzak dursun
Zalim dünyanın merhametine kalamam

İşte şimdi insan oldum
Beklemeden iyilik edebilirim
Ey insanlar, kardeşlerim ayağımı yavaş basmalıyım
SİZ DE…

*

ahi kul ahmede nasib

23 Kasım 2011
Okunma
bosluk

Kenan İlinde Yusuf Olmak

On yaşımda Mevlana verdi selam
Hak Mustafa emanetin armağan
Aşk ile zikre vardım halim tamam
Nefis yılıp “la mekanı” gördüm ben

*

On ikide rahmet deryası taştı
Allah dedim şeytan batıya kaçtı
Hevayı heves benliğimden göçtü
Nefsi kırıp ol makama erdim ben

*

On üçünde arzu halim ey nefsim
Yüz bin bela kıldım ey atım
Kibri yıkıp el ayağın yıkadım
Arzu kılıp ol divana durdum ben

*

On dördünde yüz huri gılman geldi
Başın eğip gözün süzüp naz etti
Firdevs de selamün aleyküm dedi
Cemal görüp ol bedene girdim ben

*

Onbeşde kırklar ile şarap içtim
Zikir çekip huzur durup göğsüm deştim
Nasip oldu cennette huri öptüm
Nebi deyip ol Mahmud’a koştum ben

*

On altıda yetmiş makam çıktım ben
Zikir ile içim dışım paklar hem
Nere varsam Mustafa’nın nuru hem
Nura girip ol Rasule yandım ben

*

On yedide hamdeyledi Rabb’ine
Hizmet deyu tarikatın yoluna
Kurtlar kuşlar selam durdu kuluna
Hakka varıp ol yakine kandım ben

*

On sekizde hikmetten ağlamaya
Er kişiden hak nasihat olmaya
Ayet hadis kuran nedir bilmeye
Oku deyip arş üstünde gördüm ben

*

Kul ahmed yaş erişti on dokuza
Ne edersin günah çekmez kantara
Kıyamette gazap, bu günahkâra
Tövbe edip ol Rabbime döndüm ben

*

Rivayeti gördüm Hakk’la söyleştim
Yüz bin melekle cennette yüzleştim
Sebep kıldı Hakk söyleyip ulaştım
Miraç edip ol Rahmana döndüm ben

*

Sünneti farzdan sıktım ümmet oldum
Her namazda ilham gele nur doldum
Hakka tapan kullara mahrem oldum
Sukut edip “la kelamı” ettim ben

*

Her seher seslenir kalp kulağıma,
Hakkı duya, zikr ile nalan ola
Aşk, özümden bir nurdur Haktan yana
Çıra olup aşk od’una yandım ben

*

Nefsim yoldan çıkardı kıldı hakir
Çırpınıp tozutan deliler şükür
Zikir ettirmeden şeytan nefse dosttur
Dua edip ol belayı savdım ben

*

Akıl diye garip gönlü çevire
Mustafa olup iller geze yetime
Nefsi çekti kullar taptı dünyaya
Miheng olup ol kulları tarttım ben

*

Aşık kapısını Mevlam açtı bak
Toprak deyu gönlü serdi indi bak
Yağmur çekip çaktı şimşek yaktı bak
Sema olup ol duaya çıktım ben

*

Kalbim katı, gönlüm kurak, huy zalim
Okur alim, tutmaz zalim, yaz hakim
Canım gitsin malım yitsin ver baçım
Derviş olup ol cezaya düştüm ben

*

Kırkta gönül şarabını içmeden
Çoluk çocuk evden barktan geçmeden
İsyanımı münker nekir yazmadan
Tövbe edip ol sevaba erdim ben

*

Elli beşe ulaştı ömrün zelil
Hak emrini tutmadın kendin cahil
Oruç, namaz, ezan, duymaz ey gafil
Zikir çekip ol gafleti yıktım ben

*

Kul ahmed gaflet ile ömrün geçti
Eyvah ki gözden dizden kuvvet gitti
Gel gör ki pişmanlığın vakt erişti
Yusuf olup ol Kenan’a göçtüm ben

*

Not: Bu şiir yazarın hayatının tümüyle bütününü ifade etmenektedir. Onun da buraya yazmaması gereken bir FETRET DEVRİ elbette vardır. Yazar da bir insandır.. Bazı uç ifadeler MECAZİDİR.. lütfen buna göre okuyunuz..

*

CENNET: namazı 5, 5 aşkla kılıp, çorba kaşığını karşı tarafa düşünmeden uzatanlara daha yakındır…

kardeş site : insanveislam.com

*

ahi kul ahmede nasib

21 Kasım 2011
Okunma
bosluk

Kapılarda Mansur ola dil imiş… Asıla da Mansur ola şirk imiş (Hakk diyen bir Mansur’u asarlar da; “Ben, ben” deyip şirk koşan milyarları salarlar…)

Temiz aşka dünya düşman el durur
Yakam tuta kamil vera el verir
Mahbub isen beller bağla kul denir
Kapılarda Mansur ola dil imiş

*

Mansur olsam şer’i yazan baş gelir
Enel Hakkı evla desem can gelir
Assam şirki cana halden can denir
Asıla da Mansur ola şirk imiş

*

Kaçtır molla yazdı ravi der durur
Şeriattir cümle yazar şer’ arar
Tarikat Hakikat Haktır şer nider
Başıma da Mansur ola yüz imiş

*

Kimler bilir Enel Hakkı sır mana
Bilge sırrı cehle demez sus mana
Aklı ayan düşe yada kim mana
Kaşına da Mansur ola ser imiş

*

İma eyle bilge nazı bir ibret
Zahir ilme talip çoktur yaz illet
İnci gevher nider cehle yok zillet
Naşına da Mansur ola hal imiş

*

Mansur kemal buldu horlar el deyu
Bir söz ile ayrı düştü can deyu
Hakkın şerhi ali oldu gel deyu
Kalplere de Mansur ola er imiş

*

Yersiz değil Ene’l Hakk Şeyh El Mansur
Lakin ayan ola ene kim Mansur
Halık ile aşka düşe “BirMansur”
Canına da Mansur ola kul imiş

*

Seherlerde Mansur ağlar bir garip
Şavkı vurur candan eyler el garip
Sundu aşkı şarap neyler ey garip
Bilgeler de Mansur ola sır imiş

*

Cahillere hikmet karı ne ola
İnsan ol da beller bağla yol ala
Dünya şefkat ister ağla gül ola
Sevenler de Mansur ola yar imiş

*

Zalimlerde had yok bizde sır günah
Dervişlerde huydur geçse sır günah
Mansur olsam hay’dır derde sır günah
Ölenlerde Mansur ola gül imiş

*

Yaradan bin zera zulme bir arşın
Unutana akıl elde bir kurşun
Sebeplere takıl yerde bir varsın
Tapanlar da Mansur ola kul imiş

*

Ey Mansur söyler isen sen bu sözü
Yar kıldım seni çalsam ben bu sazı
Er yazdım söyler sazım hep seni
Çalanlar da Mansur ola saz imiş

*

Ümmet ağlar sana cana yol verdin
Hakkın düşer ahir sana kul vardın
Nedir şer’i karar diye can verdin
Yazanlar da Mansur ola can imiş

*

Ağlar ise ağlar ahmed can ağlar
Enel Hakkı söyler ahmed sır eyler
Cehle açmaz Rasül Ahmed kul peyler
Ahmedler de Mansur ola Hakk imiş

*

ahi kul mansur ahmede nasib

18 Kasım 2011
Okunma
bosluk

İkra’dan Tevhid’e Aşk-ı Şeyda

Hakk’tan bir nasib oldu ikra evla durdu
Ok’dum bin nasib geldi ikra süfla oldu
Hakk’tan bir nasib erdi ruhu şeyda güldü
Ok’dum bir nasib geldi ikra evla oldu

*

“Kul hüvallah, Sübhanallah” virdim olsaydı
Çöller geçip dağlar aşıp taat kılsaydı
Cemal diye düşler görüp cana doysaydı
Ok’dum bir nasib geldi ikra neva oldu

*

Baştan geçtim candan geçtim dahi imandan
Vahdet aşkı şarab oldu içtim zemzemden
Azgın kulu yola saldı döndüm şeytandan
Ok’dum bir nasib geldi ikra sevda oldu

*
Ağlar yazdı, Halil çaldı geçtim canımdan
Behlül kıldı oynar etti bilmem halimden
Dilen diye varı yoğa verdim nefsimden
Ok’dum bir nasib geldi ikra vera oldu

*

Kavrul kavrul güller gibi ta ki yok olsam
Tevbe tevbe diye gözler çeki yaş aksam
Varsam Rasul diye gözler nazı “kul” görsem
Ok’dum bir nasib geldi ikra sefa oldu

*

Canım, gönlüm, aklım, şuurum Allah demişken
Canınım, cananınım canın ver demişken
“Hu” kılıcını elde nefsini kırmişken
Ok’dum bir nasib geldi ikra sada oldu

*

Ey ahi ahmed nefsi tep nefsi tep dur
Cananını can tenden çıkarıp edep dur
Ölmeden önce can vermeye baha yoktur
Ok’dum bir nasib geldi ikra sala oldu.

*

ahi kul ahmed’e nasib

17 Kasım 2011
Okunma
bosluk

bir gelinle buse-i naz-u niyaz

Ey gelin yanıp yakılıram, bana aymaz dedi
Gül lebin aldır yanarak, bana doymaz dedi

*

Ey gelin zülfün dağıtan nedir, poyraz dedi
Gül lebin baldır öpürem, seni kanmaz dedi

*

Ey gelin kaşın kemandır, sana çalmaz dedi
Gül lebin haldir çaresiz, sana gülmez dedi

*

Ey gelin gelin görmüşem, seni görmez beni
Gül lebin aldır yanmışam seni bilmez beni

*

Ey gelin zülfün dağılır yüzün görmez beni
Gül lebin baldır tadılır yüzün vermez gülü

*

Ey gelin allar giyersin tenin görmez eli
Gül lebin çıkar sıkarsın göğsün bilmez kimi

*

Ey gelin şalvar çekersin, baldır açmaz hemi
Gül lebin salıver nidersin baçtır açmaz demi

*

Ey gelin sarı yazmanın çevri açmaz hele
Gül lebin yakar gözlerim dalar kanmaz sene

*

Ey gelin sular senindir pınar dolmaz kaba
Gül lebin pınar suların bendi dolmaz derya

*

Ey gelin kaçtır gardaşın seni salmaz ele
Gül lebin nazar bağların seni komaz ele

*

Ey gelin bağı bağbanın seni saymaz güle
Gül lebin bilmez aşığın seni komaz ele

*

Ey gelin sana yanmışam, beri gelmez beri
Gül lebin açmaz aşığım beni saymaz kulu

*

Ey gelin seni sevmişem güle komaz, güle
Gül lebin nedir demişem bala kiraz diye

*

Ey gelin adım ahmeddir sana niyaz ede
Gül lebin kılar adettir adım, hem naz ede

*

Ey gelin cevr-u cefanı çektim bin naz içre
Gül lebin yazar aşkını hali ibraz ile

*

Ey gelin seyru sulüküm sana, biraz dinle
Gül lebin kıra, maksadın neyin var yaz hele

*

Ey gelin derdim busedir sana ibraz ede
Gül lebin sınar kuvvetim buse olmaz gene

*

Ey gelin niçin olmazmış buse bir kez hele
Gül lebin için iftira duyan bağnaz ise

*

Ey gelin kıldım busene özüm bin kez feda
Gül lebin bekler sırrımı közüm pek az feta

*

Ey gelin sabr-ı takatim canda kalmaz ise
Gül lebin söyler derdini mezarın kaz diye

*

Ey gelin sırrı açaram öyle olmaz diye
Gül lebin söyle edepsiz seni gammaz diye

*

Ey gelin malım fedadır sana, saçmaz ele
Gül lebin eyler bahadır kaça cambaz diye

*

Ey gelin buse yamandır gene olmaz gene
Gül lebin söyler zamanı gele biraz gele

*

Ey gelin buse zamanı geldi bu yaz diye
Gül lebin gözler zamanı kışa çalmaz diye

*

Ey gelin kışı salmışım sana bu yaz diyem
Gül lebin hoştur gelirem sana niyaz diyem

*

Ey gelin şimdi buselik bana hazır diyem
Gül lebin sorar mecliste çeng-u saz istiyem

*

Ey gelin elbet lazımdır bir hoş avaz derem
Gül lebin çalar sefadır bir hoş niyaz derem

*

Ey gelin olsun hüseyni faslı avaz çalam
Gül lebin söyler uşşaktır sonra şehnaz girem

*

Ey gelin buse sözündür sakın olmaz deme
Gül lebin eyler nazındır sakın vermez deme

*

Ey gelin hem gül yanaktan, dudak bilmez deme
Gül lebin çeker ahmed vay seni kurnaz deme

*

ahi kul ahmed

16 Kasım 2011
Okunma
bosluk

Dağlar

Bahar gülleri erdi de
Canan naza düştü dağlar
Yarine gönül verdi de
Canan naza düştü dağlar

*

Üstümüzde yüce Rahman
Zikrederler seni Sultan
Bahardaki sarı yazman
Canan hare düştü dağlar

*

Bağrımızda açmaz güller
Sağrımızda yoklar eller
Düvenimde sürer atlar
Canan kare düştü dağlar

*

Gözlerimde tüter bağlar
Bağlarımda biter güller
Güllerimle nider eller
Canan ele düştü dağlar

*

Bağlar yazdım dağlar gelir
Bağım çözmez dilber gelir
Ben bir güzel sevsem ölür
Canım derde düştü dağlar

*

Güzel kime eğlen ikrar
Bahar diye yaktın kullar
Sana saysam elli beşler
“kul”um Hakk’a düştü dağlar

*

Sözüm geçmez söyle dursun
Nazım geçmez kimse nitsin
Allı gülüm sala salsın
Ölüm kışa düştü dağlar

*

Aklı koydum gömlek giydim
Gömlek diye kefen biçtim
Üç beş diye kime ölçtüm
Nefsim dara düştü dağlar

*
Ahi ahmed kuru etten
Günah tartar “bela” kuldan
Affı gerek vardan yoğdan
“Kul”um dara düştü dağlar

*
ahi kul ahmed

15 Kasım 2011
Okunma
bosluk

Kırşehir’de Gül Bağlarım

Kılıç özü zem zem misin
Dağların da üç gül müsün?
Koka duran yar sen misin?
Güzelin kimdir Kırşehir?

*

Karanfili gurut damda
Yarimi de getir hana
Hatırımı saydır beşe
Dostların ondur Kırşehir

*

Koyun kuzu otlar yazı
Yüksek yerden atlar bazı
Aklım kalır yarim nazlı
Dostlarım yazdır Kırşehir

*

Duvarlarda gara çalı
Gararıp da durma emi
Karabacak çaltı dibi
Bağların yazdır Kırşehir

*

Bağa vardım koruk imiş
Haftı taştan oyuk imiş
Parmak üzüm seyrek imiş
Bağların hoştur Kırşehir

*

Karşı karşı karşı gelir
Hayır desen karşı durur
Ayak sürür nazlı olur
Ademin şaştır Kırşehir

*

Pınar başı tatlı sudur
Tatlı suyun başı çoktur
Güzel varsa suya koştur
Güzelin güçtür Kırşehir

*

Duvar örek sıra sıra
Selamlığa sıra gele
İki direk bir sedire
Selamın dörttür Kırşehir

*

Asbap yurlar daş üstünde
Kaşı güzel göz üstünde
Yari güzel naz çekip de
Güzelin nazdır Kırşehir

*

Garşı bağda üzüm çok mu?
Gelin kırma sözüm pek mi?
Yanak alma lebin baç mı?
Gelinin hoştur Kırşehir

*

Bahçe beller Duran gardaş
Elli versen az der gardaş
Sütlü komaz siler tek baş
Hırsızın kimdir Kırşehir?

*

Bahçe büyük gezsem bitmez
Kalem çalsam okur yazmaz
Yemin etsem kimse tınmaz
Alimin kaçtır Kırşehir?

*

Kale büyük höyük gibi
Ahi Evran cengi dibi
Cacabey’den kılıç yedi
Beylerin zordur Kırşehir

*

Galem çekmiş gaştan öte
Aklın çelmiş onbeş kula
Baha düzmüş sarı lira
Güzelin zordur Kırşehir

*

Güzel dülbent çekmiş zülfe
Ezen bahar geçmiş güle
Böyle sevda yokmuş diye
Aşıkın nazdır Kırşehir

*

Elma elma, elma alma
Güzel çekme kara sürme
Onbeş kuşa çifte salma
Kuşların çoktur Kırşehir

*

Irmak suyun akmaz oldu
Güzel asbap yumaz oldu
Güller gari kokmaz oldu
Bülbülün mahsun Kırşehir

*

Guzu aldım yirmibeşe
Gıvrım gıvrım boynuz vura
Güzel sana kurban ola
Nazenin çoktur Kırşehir

*

Yükler göçü deve boyu
Palan vurmuş eşşek deyu
Güzel çeker kervan beyi
Kervanın yürür Kırşehir

*
Ahi ahmed çalar sazı
Oynar sözü, söyler hası
Cümle kullar murad nazı
Kırşehir’de gül bağlarım

*

ya gel selam durayım
ya git mecnun olayım
bağlar soğuk alıyor
gülüm kurban olayım

*
ahi kul ahmede nasib

15 Kasım 2011
Okunma
bosluk

Al yazmalım, candan kurtulmuş canan ister benden

Al yazmalım name göndermiş bana
Gül bitmedik bağı sorarmış benden
Bir bahçadan derler sararmış bana
Gün doğmadık gülü sorarmış benden

*

Ne bağlarım yeşil neylersin onda
Ne dağlarım ala çiçekli kırda
Ben zikrimi sana eylesem harda
Gün doğmadık gülü açarmış benden

*

Ne yanarım yoğa neylerim varı
Ne şikayet eyler dağlarım yari
Bir kulum ki kulluk eylerem Zatı
Gün doğmadık suçu sorarmış benden

*

Ey Gülizar gülü kohladım yare
Bir ataştır emre yanadur hare
Kul yanmasın günah yanadur çare
Gün doğmadık günah istermiş benden

*

Sevdiğim yar name göndermiş bana
Dikeni yetmemiş gül ister baha
Baharım yaz ele saydırmış daha
Seveni yetmemiş el ister benden

*

Dağları yar diye yaslandım yele
Savurdu kul diye Hasan’dan öte
Çiçekli mor diye kıymadım gene
Bin çeşit bağları, var ister benden

*

Otağım yok name salayım sana
Çerağım var sana yanayım sana
Bahadır bir güle hardayım harda
Goncası açmamış gül ister benden

*

Sevabımsın sürme çekeyim sana
Günahımsın tövbe kılayım gene
Rahmanım der varma öteyim ona
Rızası olmamış hak ister benden

*

Kazancım yok neme lazımdır ağyar
Sokacak bir başı yetirmez neyler
Gelelim bir başa gelecek kader
Kazası gelmemiş gül ister benden

*

Feleğin bil çarhı gerektir “illa”
Dediği “la” ile sevişmez “illa”
Gıybeti ko yaman kavuşur “billa”
Günyüzü görmemiş laf ister benden

*

Belalım var eli dost tutar zahir
Söz verip yok deyu dost satar ahir
Kıymatlım tat vermez dost nice zahir
“Kötüyü görmemiş” dost ister benden

*

Goncamın har eli can yakar canan
Dostluğu zar, teli tiz çalar candan
Selamı var ele ver neyler can can
Dostluğu yazılmış levh ister benden

*

Sevabım yok cennet uzaktır bana
Günahım gün yüze sevaptır güne
Kantarım gül, topuz ağdırır cana
Şefaat edecek yar ister benden

*

Yazarım bir yazgı oynasın kullar
Sevabım kül olsun örtesin suçlar
Şefa’tim var ise ümmeti kaplar
Rahmana kul olmuş yar ister benden

*

Feleğin bin çeşit oyunu vardır
Birinden el aman eylesem kârdır
Suçlarım çok dostun sorgusu zordur
Bağlardan kurtulmuş yar ister benden

*

ey ahi ahmedim kul olamadın
kul deyu varı yoğa çalamadın
el sayıldın da bi yar olamadın
candan kurtulmuş canan ister benden

*

ahi kul ahmed

15 Kasım 2011
Okunma
bosluk

YUNUS EMRE

Yunus Emre, yüzyıllardan beri susmayan bir ses, gönüllere taht kurmuş bir sultan ve Allah’ın katında yüksek bir mana önderidir. Türk ve İslam ruhu ile en güzeli söyleyerek insanlığa yol göstermiştir. O, şiirlerinin güzelliği ve eşsizliği ile büyük Türk milletini gönül evinden vurmuş; onun tek vücut olmasında, en önemli yapı harçlarından birisi olmuştur. Onun büyüklüğü Anadolu’dan Azerbaycan’a, Tuna’dan Türkistan boylarına kadar yayılmıştır.

Bugün Anadolu’nun hemen her kent veya kasabasında, ıssız dağ başlarında, çoğunun adlarının dahi bilinmediği için “…. Dede” veya “…. Baba” diye adlandırılan, halkın hâlâ tazimle ziyaret ettiği nice kutlu sayılan mezarlar vardır. Bazen halkın, bu mezarların gerçek sahibini unutarak, sevdikleri kimselere atfettikleri de görülmektedir. Bu sevilen gönül sultanlarından biri de Yunus Emre’dir. Anadolu’nun on ayrı ilinde mezarı olduğunun ileri sürülmesi, Yunus Emre’nin Türkler tarafından ne kadar sevildiğinin ve benimsendiğinin bir göstergesidir.

Hayatı hakkında çok az bilgi sahibi olduğumuz Yunus Emre ve yaşadığı döneme ait en doğru bilgileri Hacıbektaş-ı Velî Velâyetnamesi ve Sivrihisarlı Baba Yusuf’un Kitab-ı Mahbub-ı Mahbub adlı eserlerinden almaktayız. Bu eserler incelendiği zaman, Yunus’un hayatında önemli yer tutan birçok kişi ve yer adlarıyla karşılaşıyoruz. Bunlardan Kır Şehri, Suluca Kara Höyük, Sarıköy, Sivrihisar, Sarıkaraman gibi yer adları dikkate alındığında bütün bunların Kırşehir ile Aksaray illeri sınırları içinde yer alması; Kırşehir ili sınırları içindeki Ulupınar kasabasında yer alan mezarın Yunus Emre’ye ait olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

Yunus’un nefis terbiyesi esnasında sık sık Hacı Bektaş-ı Velî, ile görüşmesi, Taptuk Emre’den dersler alması, ünlü şairin bu coğrafyada yaşadığını açık şekilde göstermektedir..

Hacı Bektaş Velâyetname’sinde adı sık sık geçen Sivrihisar yerleşim yeri, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesi değildir. Çünkü Hacı Bektaş-ı Velî Velâyetnamesi’’nde, İbn Bîbî’nin Selçukname’sinde, Sivrihisarlı Baba Yusuf’un halen Konya’da bulunan 401 sayfalık Kitab-ı Mahbub-i Mahbub adlı eserinde, Kerimüddin Mahmud’un Müsameret-ül Ahbar ve Müsameret-ül Ahyar isimli eserlerinde sık sık geçen Sivrihisar Kalesi ve Sivrihisar köyü bilgisini Merhum Abdülbaki Gölpınarlı ve diğer bazı yazarlar yeterince güvenli bularak, belki de hiç araştırma gereği duymadan, Yunus’un Eskişehir iline ait Sivrihisar ilçesinde yattığı hükmüne varmışlardır. Eskişehir Sarıköy’de yapılan bir tren yolu inşası sırasında bulunan sahipsiz bir mezarın Yunus Emre’ye ait olduğunun iddia edilip bölgeye Yunus Emre adının verilmesi iyi niyetli bir açıkgözlülüktür. Oysa Yunus’un hayatında önemli bir yeri olan Ortaköy’deki Sivrihisar Hacıbektaş’a 75 km, Eskişehir Sarıköy’e en az 400 km uzaklıkta yer almaktadır. Ulaşımın yaya yapıldığı o dönemin şartları düşünülürse Yunus Emre’nin hayatında önemli yeri olan Sivrihisar’ın, Ortaköy yakınlarında yer alan Sivrihisar Köyü, Sarıköy’ün ise bugün Sarı Karaman olarak bilinen yer olma ihtimali daha gerçekçidir. Ayrıca Selçuklu sultanı II. Mesut’un geliri yüksek olan Kırşehir’in güneyindeki Sivrihisar köyünü annesine ikta olarak tahsis etmesi de o dönemde bölgenin önemine işaret etmektedir.

Yunus Emre’nin yaşadığı dönemde Orta Anadolu’da Kırşehir’de bulunduğu Orta Kızılırmak bölgesinde toplanan Türkmenler Hacıbektaş, Aşık Paşa, Ahi Evran-ı Veli, Taptuk Emre, Ahmed-i Gülşehr-i gibi önderlerin ışığında gelişmiş, Yunus Emre’de bu atmosferden nasibini almıştır.13 yy batı Anadolu’nun Bizans tekfurları ile Müslüman Türk akıncıları arasında sürekli el değiştiren bir yer olduğu düşünülürse Yunus Emre gibi fikir önderlerinin Kırşehir etrafında toplanması daha iyi anlaşılacaktır.

Yunus’u doğru anlamak Taptuk Emre’yi çok iyi tanımaktan geçer. Çünkü Yunus’un insan sevgisini aldığı pınar Taptuk Emre’dir. Osmanlı ve Başbakanlık arşivleri incelendiği zaman Yunus’un hayatında önemli bir yer tutan Taptuk Emre’nin köyünün Kırşehir’in güneyinde Aksaray iline bağlı Ortaköy ilçesi sınırları içinde yer alan Taptuk Köyü olduğu anlaşılmaktadır. Niğdeli Kadı Ahmet’in 1333 yılında tamamladığı “Al-Valad Al Şafıyk Val-Hafid Al Haliyk’’ isimli eseri incelendiği zaman da Taptuk Emre’nin bu coğrafyada yaşadığı kesin olarak anlaşılmaktadır. Ayrıca Hilmi Ziya Ülken’e göre de Taptuk Emre’nin Kırşehir medreselerinde eğitim aldığı anlaşılmaktadır. Hacı Bektaş-ı Velî Velâyetnâmesi’ne göre Yunus’un hocası Taptuk Emre’ye ait olan mezar bugün Taptuk Köyü’nün camisi içerisinde yer almaktadır. Aşağıdaki haritadan da anlaşılacağı gibi Kırşehir’in güneyindeki Sarıkaraman(Sarıköy) isimli yerleşim yerinin de Yunus’un hayatında ayrı bir yeri vardır.

Karaman’da bulunan mezarın ise Yunus Emre’ye ait olduğuna dair net bir bilgi yoktur. Karaman’da yatan kişinin 1512-1513 yılları arasında sağ olduğu anlaşılan Kirişçi Baba Tekkesi Şeyhi Karamanlı Katipzade Yunus Emre olduğu tahmin edilmektedir. Yunus Emre’nin yaşadığı dönemde Karaman isminin bir kent merkezi olmayıp, Konya, Aksaray ve Kırşehir topraklarını da içine alan geniş bir bölgenin ortak ismi olduğu; bugünkü Karaman kentinin Cumhuriyete kadar Ermenek diye anıldığı unutulmamalıdır.

Çiftçi Yunus yaşanan büyük bir kıtlık sırasında buğday almak için Sarıköy’den Hacı Bektaş’a gitmeye karar verir. Eli boş gitmemek için yolculuk esnasında topladığı alıçları Hacı Bektaş’a sunması pir’in çok hoşuna gider:

- “Sorun kendisine himmet mi ister, yoksa buğday mı?” der.Yunus :

-“ Ben himmeti ne yapayım. Çoluk çocuğum aç… Buğday isterim’’ der.

İsteği yerine getirilen Yunus kendisine verilen buğday ile yola çıkar. Hamamın olduğu yere gelince hatasını anlayarak yarı yoldan geri dönen Yunus, Hacı Bektaş’ın yanına varır:

- Buğdayları alın bana himmet verin… der. Hacı Bektaş ise;

- O geçti artık. Senin kilidini Taptuk Emre’ye verdik.

Sen git nasibini oradan al!… der.

Prof. İ. Hakkı BALTACIOĞLU’na göre bu olay Kırşehir topraklarında gerçekleşmiştir. Bugün bile Hacıbektaş ile Kırşehir arasındaki o hamamın kalıntıları halen varlığını devam ettirmektedir. Sarıköy ile Hacıbektaş(45 km) arasında yapılan bu yürüyüş bile Yunus’un Kırşehir’de olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Çünkü Eskişehir Sarıköy ile Hacıbektaş arası en az 400 km uzaklıktadır.

Dönemin büyüklerinden olan, Sivrihisarlı Baba Yusuf’un Kitab-ı Mahbub-ı Mahbub adlı eserinde Hacı Bayram-ı Veli, Yunus’un mezarının bu topraklarda olduğuna bakın nasıl işaret etmektedir:

Azizlermiş hüsusa Yunus Emre,

İdermiş Zühd-ü uzlet uyup emre,

Bu yerlerdedur bu zümrenin mezarı,

Müşerref eylemüşlerdir diyarı.

Kırşehirli Albay Refik SOYKUT tarafından Ziyaret Tepe’de bulunan Yunus Emre’ye ait mezardan alınan 12 adet kemik, 1982 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji Kürsüsü tarafından bilimsel tekniklerle incelenmiş; 600 yıllık olan bu mezarın çok gezen yetişkin, 60-70 yaşlarında bir erkeğe ait olduğu raporlarla tespit edilmiştir. Kemiklerde bulunan karbon miktarının yeterli olmaması nedeniyle yaş tespitinin tam yapılamamış olması da mezarın çok eski olduğunun bir göstergesidir.

Devlet Planlama Teşkilatı, 1983-1987 yılları arasında yaptığı çok yönlü çalışmalardan sonra bölgeyi, Yunus Emre Millî Parkı olarak ilan etmiştir. Ziyaret Tepe etrafında her yıl binlerce ağaç dikimi yapılarak bölgenin güzelleştirilmesine çalışılmaktadır. Bugün bile bölgede çocuklara konan isimler arasında Yunus, Emre, Derviş, Eren, isimlerinin çok yaygın olması ve yöredeki alıç ağaçlarının çokluğu dikkat çekicidir.

Yukarıda saydığımız birçok neden göz önüne alındığı zaman ünlü Türk mutasavvıfı ve şairinin mezarının bu coğrafyada olması kesinlik kazanmaktadır. Bu nedenle Kırşehir ilinin Ulupınar Kasabası ile Aksaray iline bağlı Sarıkaraman(Sarıköy) Kasabası arasında yer alan 1267 rakımlı Ziyaret Tepe’de yatan ulu kişinin Yunus Emre olduğu kabul edilmiştir. Kırşehir ve Aksaray Valiliklerince Yunus Emre ile hocası Taptuk Emre için anıt mezarlar yaptırılmıştır. Her yıl Kırşehir ve Aksaray valiliklerince Yunus Emre’yi anmak üzere ortak törenler düzenlenmeye devam edilmektedir.

15 Kasım 2011
Okunma
bosluk
kırşehir Son Yazılar FriendFeed

Dili Seç

cami alttan ısıtma
halı altı ısıtma
cami ısıtma
cami ısıtma