Sarı güzele sararmışım (Güzelleme)

Sarı saçlarına kurban olduğum

Bahar gelir sana döner gün gelir

Sazdır tellerine zülfün gerdiğim

Yiğit ölür adı kalır gün gelir

 

Ben bu hasret ilen çokca yaşamam

Sen bu nazlar ilen niyaz çekemen

Ağla ağla derken ömre yitemem

Yaşlar yaşar darda düşer gün gelir

 

Seni seven benim ben’i göremem

Seni senim için seven bilemem

Ağu aşkın baçı gari saramam

Ölen sever ben’ler yaşar gün gelir

 

Cemal diyerekten seher düşermiş

Sarı saçlarına altın göğermiş

Beller kırılası bizden geçermiş

Körpe gelir koca düşer gün gelir

 

Ala gözlü çifte benli sevdiğim

İnsafın yok mudur öldür bakayım

Kadıya haber sal mihrin vereyim

Eşek ölür kadı bunar gün gelir

 

Kaç yaşadım yaşlar ile yaşlanmaz

Kim demedim gelir kucak söylenmez

Bu baharın ardı sıra ölünmez

Bahar gider çirkin düşer gün gelir

 

Bir aşk için yana durdum ahımdan

Gece gündüz öldüm hiç sevabından

Ağşamdan koynuna girdim canıylan

Koyun soğur adam ölür gün gelir

 

Gönlün hoş olsun a canım efendim

Yurtlarınız boş kalmaya belendim

Sizi hörülerden saydım genceldim

Nazlar sarar ömür yiter gün gelir

 

Ahi kul ahmed de kışda düşlemiş

Güzel deyu ağu içer yaşarmış

Kimse bilmez canı Hakka satarmış

Canlar ölür Canan yaşar gün gelir

 

Açıklama: bu şiir dün etlik halk otobüsünde yanına oturduğum dişçilik uzmanlığa çalışan altın saçlı kız için yazmaya çalıştım. siz benim her gördüğüme aşık olduğumu, yazıda 300 sevdiğim olduğunu, hep bu güzellikle ilgili şirleri ayrı ayrı onlara yazdığımı bilmiyorsunuz tabii. işte böyle bütün güzelleri sevmek bir Karaca’Oğlan’a bir de bize mahsus denilebilir. Yaşantılarımız benzer olduğu için yazdığımız şiirler de çok benzerlik gösteriyor. o da güzellere “var git emmi işine” diyene kadar, biz de “var git emmi dişine” kadar denilene kadar yolları, yazıları, dağları, pınarları, göçleri, yiğitleri, güzelleri, körpeleri, lebleri, belleri, canları, yaranları, cananları, hatta kocamışları birlikte yazıp duracağız. ikimizin şiirlerini yan yana koyun ve bir edebiyat öğretmenine hangisi hangisinin deyin asla ayıramaz. çünkü yaşantılar ve düşünüşler aynı…ümid ederim değerli okuyucularımız bu yazılanlardan hoşnut olur ve kendini buralarda bulur her şeyiyle..

 

ahi kul ahmed’e nasibdir

 

11 Şubat 2012
Okunma
bosluk

Bağı bostan bozdurur ölüm var…

Şu dünyada ey canlar

Ağdıracak ölüm var

Bağı bostan bozdurur

Solduracak ölüm var

 

Özen bezen yapadur

Sonra şöyle kıradur

Emanetin veredur

Ödetecek ölüm var

 

Malım mülküm hesabım

Oğul uşak avradım

Yar olmadı dostlarım

Terkedecek ölüm var

 

Beni derde düşürür

Yolum belim şaşırır

Uzak yere düşürür

Varılacak ölüm var

 

Altun gümüş geçmeğe

Dostlar toprak atmağa

Sorgu sual olmağa

Yanılacak ölüm var

 

Kara yere varıla

Avratların dul kala

Eller koca olmağa

Yazılacak ölüm var

 

Ana oğul koparmış

Seven eşler nico’lmuş

Minarede ötermiş

Şakıyacak ölüm var

 

Nerde şahlar tahtıdır

Şehzadeler bahtıdır

Kullarının hanıdır

Ziyan eden ölüm var

 

Ölüm yoktur ölene

Ölmedendir ölmeğe

Burda ölen yanmağa

Yakılacak ölüm var

 

Kara kucak yaşayan

Helal haram korkmayan

Aşkı uçkur belleyen

Yanılacak ölüm var

 

Dünya bağı çok olan

Sert düşermiş oluktan

Malik mülkü unutan

Yanılacak ölüm var

 

Rahman dedi kullarım

Gezin tozun eğlenin

Lakin biraz düşünün

Varılacak ölüm var

 

Ölüm benim içindir

Ölsem Rahim dostumdur

Mahmut nuru yolumdur

Sarılacak ölüm var

 

Eller bana gülerler

Deli deyip süzerler

Ümmet benim yolumdur

Yaşanacak ölüm var

 

Kısmet olsun kaputtan

Biçtim koydum boyumdan

Nerde nasıl kaderden

Bitirecek ölüm var

 

Bülbül dilsiz olurmuş

Gülün kokmaz solarmış

Gül Muhammed beklermiş

Koşulacak ölüm var

 

Muhammed’in ümmeti

Uya dursun sünneti

Baha olsun cenneti

Sevinecek ölüm var

 

Sünnet deyu gayretli

Ümmet için şefkatli

Yaza dursun rahmetli

Olunacak ölüm var

 

Can derdine düşermiş

Canandan bir habermiş

Canı canana verseymiş

Gülünecek ölüm var

 

Ahi ahmed kaçamaz

Halden dahi bilemez

Kervan geldi göçemez

Şaşırtacak ölüm var

 

Ahi ahmed gariptir

Sünnet deyü ölüptür

Ümmet cana yetüptür

Canlanacak ölüm var

 

 

 ahi kul ahmed’e nasib

 

4 Ocak 2012
Okunma
bosluk

İslami Nikah (Hanefi Fıkhına Göre) Nasıl Kıyılır?

Dini nikah nasıl kıyılır?

Hıristiyanların nikahlarını, kilisede papazlar kıydığı halde, papaz nikahı denmiyor. Nikah kıymasını bilen her Müslüman, her yerde nikah kıyabilir, Yani Camide olması da şart değildir. İmamın kıyması da, şart değildir. Doktor kıyarsa, doktor nikahı, mühendis kıyarsa, mühendis nikahı denmeyeceği gibi, imam kıyınca da, imam nikahı denmez. Normal adı, nikahtır. Resmi nikah muamelesi ile karışmaması için, dini nikah deniyor. Yoksa nikah, namaz gibi dinin bir emridir. Dini namaz veya imam namazı diye bir namaz olmadığı gibi, imam nikahı da olmaz. Sadece, belediyede yapılan nikah işlemleri ile karışmaması için dini nikah demeli, imam nikahı dememelidir.

Nikah şöyle kıyılır

Nikah yapacak efendi, önce zevcenin adını, Mesela Fatıma bint-i Ahmed yazar.
Sonra zevcenin vekilini, Mesela Ali bin Zeyd yazar.
Sonra iki erkek şahidin adını yazar. Sonra zevcin adını, Mesela Ömer bin Hüseyin diye yazar.
Sonra, zevc yoksa zevcin vekilinin adını yazar.
Sonra, iki tarafa sorarak, uyuştukları mehr-i müecceli ve mehr-i muacceli yazar.
Sonra, istiğfar okur. Euzü Besmele okur.
(Elhamdü lillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha ve harremessifâh. Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedinillezî beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi velfelâh) der.

Euzü Besmele çekip, Nur suresinin otuzikinci âyetini okur. (Sadakallahül’azîm) deyip, (Kâle Resûlullah, sallallahü aleyhi ve sellem, “En-nikâhü sünnetî femen ragibe an sünnetî feleyse minnî” sadaka Resûlullah. Bismillâhi ve alâ sünnet-i resûlillah) der.

Sonra zevcenin vekiline dönüp

(Allahü teâlânın emri ve Peygamber efendimizin sünneti ile ve amelde mezhebimizin imamı, imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin ictihadı ile ve hazır olan Müslümanların şehadetleri ile, vekili olduğun Fatıma bint-i Ahmedi, şu kadar altın mehr-i müeccel ve şu kadar altın muaccel ile, talibi olan Ömer bin Hüseyine tezvice, vekaletin hasebi ile, verdin mi?) der.

Sonra zevcin vekiline dönüp, yine (Bismillahi ve alâ)dan başlayıp okur. Sen dahi, Fatıma bint-i Ahmedi, şu kadar altın mehr-i müeccel ve aralarında malum olan mehr-i muaccel ile, vekili olduğun Ömer bin Hüseyine, vekaletin hasebi ile, aldın mı?) der.
[Zevcin kendisi varsa, bunları kendisine sorar.]

Her ikisine üçer kere sorar ve cevap alır. Ben dahi akd-i nikah ettim der. Sonra, şu duayı okur:

(Allahümmec’al hâzel akde meymûnen mubâreken vec’al beyne-hümâ ülfeten ve mehabbeten ve karârâ ve lâ tec’al beyne-hümâ nefreten ve fitneten ve firârâ. Allahümme ellif beynehümâ kemâ ellefte beyne Âdeme ve Havvâ. Ve kemâ ellefte beyne Muhammedin “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Hadîce-tel-kübrâ ve Âişe-te ümm-il mü’minîne “radıyallahü anhümâ”. Ve beyne Alîyyin “radıyallahü anh” ve Fâtıma-tez-zehrâ “radıyallahü anhâ”. Allahümme a’ti le-hümâ evlâden sâlihan ve ömren tavîlen ve rızkan vâsi’an. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrete a’yünin vec’alnâ lil müttekîne imâmâ. Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil âhıreti haseneten ve kına azabennâr. Sübhâne rabbike rabbil’ızzeti ammâ yesıfûn ve selâmün alel mürselîn velhamdülillahi rabbil’âlemin. El fatiha.) denir

28 Ekim 2011
Okunma
bosluk
kırşehir Son Yazılar FriendFeed

Dili Seç

cami alttan ısıtma
halı altı ısıtma
cami ısıtma
cami ısıtma