Ecel oku erdi cana..

Ecel oku erdi cana

Canan yayı gergin dostlar

Gafil oldum kaldım yaya

Canan yayı girgin dostlar

 

Unut Hakk’ı oldur sultan

Eğri doğru vardan yoktan

Emanetti aldı candan

Canan hayyı solgun dostlar

 

 

Can boğaza kement ata

Elif iken ba’ya koşa

Yokuş geldi gevher döke

Canan deyu yoklar dostlar

 

Nazlı nazlı yürür idin

Kamu alem sürür idin

Kara defter yazar idin

Canan yazdı kara dostlar

 

Adın kazırlar defterden

Canın çekerler teninden

Kara düzenler ölümden

Canan der ki canın dostlar

 

Kabir sıka dört bir yandan

Amel getir bana senden

Yoksa yiye çıyan kurttan

Canan sordu kavi dostlar

 

Mü’min kullar hoşluk ile

Cevap vere güller ile

Huri gılman hizmet ede

Canan nuru bize dostlar

 

Münafıklar şaşkın ola

Rabbim kim ki diye haşa

Kulak topuz yiye anda

Canan vurdu çifte dostlar

 

Kafir ise zoka yermiş

Sorgu sual bilmez imiş

İmdat için iman etmiş

Canan bunu neyler dostlar

 

Bağ-ı bahçen viran olur

Beden dahi çeker durur

Cümle dostlar koşar gelir

Canan bolca toprak dostlar

 

Evlat uşak suyun döker

Üç beş adım döner gider

Varsa aşkın gelir söyler

Canan aşkı candan dostlar

 

Gülüm dalında mı kaldı

Elim ah uzandı düştü

Dünya sandım benim oldu

Canan n’ola kaydı dostlar

 

 

Gaflet ile geçti ömür

Namaz niyaz kaldı “devir”

Canım nitsin sorgu ağır

Canan diye imdat dostlar

 

Halik yarattı doğum ölüm

Alnıma çaktı hem mührüm

Hiç bilmedim ne var yarın

Canan dahi heyhat dostlar

 

Ahi ahmed kuldur paşa

Zabah ağşam aşka düşe

Ağlar ise ümmet uça

Canan sırrı ”kul”dur dostlar

 

 

ahi kul ahmede nasib

22 Aralık 2011
Okunma
bosluk

Can pazarı canan evvel…

Ağlar isem yane yane

Şol gözümü silen kimdir

Bağlar isem kuşak hare

Şol belimi saran kimdir

 *

Ağu içsem dost elinden

Ağıt yaksa yüreğinden

Çeke dursam şol dilinden

Bu derdimi salan kimdir

 *

Güller ağlar nazı içun

Nazlı eyler başım içun

Başım feda Rahim içun

Bu fetayı yapan kimdir

 *

Sağlar yadı çekmez hali

Beyler karı onmaz düşü

Fakir neyler Karun varı

Bu metaı veren kimdir

 *

Çağlar isem coşa coşa

Katrem düşe derya naza

Bağı bostan güle yaza

Bu gülşeni açan kimdir

 *

Eyler isem gülşen yası

Bağı irfan cehlin sazı

Umut olmaz ilmin yüzü

Bu sebebi soran kimdir

 *

Saflar düşer doğru yolda

Ağlar durur gözü yarda

Güle dursun nazlı şurda

Bu niyazı eden kimdir

 *

Benim dosttan dosta koşan

Dost başına “bela” kılan

Ümmet içun sala veren

Bu nidayı salan kimdir

 *

Yaran ile yaran ile

Kul bahasın taat ile

Gül yeşerir toprak ile

Bu safayı süren kimdir

 *

Selam saldım sarı güle

Gül bahası yare çile

Ben yanarım dünü güne

Bu cefayı eden kimdir

 *

Bahar desem yaza çalar

Yaza ersem kışa döner

Mehil vermez ömür biter

Bu zamanı içen kimdir

 *

Ben söylerim Hakk’ı evvel

Aşka düşem vakti evvel

Can pazarı canan evvel

Bu canımı yakan kimdir

 *

Aşkı yakin cevr-u cefa

Yana dursun can-ı vefa

Kim yanmazmış nefsi heva

Bu hevesi eden kimdir

 *

Sen söyle aşk ile daim

Bir eyler şevk ile kaim

Gül pahasın dertle hoşum

Bu bedeli koyan kimdir

 *

Ahi kulsun ahmed ağa

Baş gelmeğe kimse sana

İki gözü çağlar Hakk’a

Bu selleri akan kimdir

*

*

ahi kul ahmede nasib

21 Aralık 2011
Okunma
bosluk

ağulu aşın duası..

Her kim bana dost, dost ise
Hak Teala yar olsun ona
Her ne derdi vardır ise
Cümle işi asan ona

*

Bana ağu veren kişi
Doğru ola eğri işi
Kolay gele onmaz düşü
Cümle bahtı hayır ona

*

Dirliğimi istemeyen
Kendi dirlik düze dursun
Düştüğümü göre duran
Cümle kullar divan ona

*

Her kim diler yansam od’a
Ahu figan etsem ele
Kim ölümüm ister daha
Cümle ömrüm versin ona

*

Diler ise acı dirlik
Düşman dahi nice zorluk
Onmaz dostluk ahdi bozuk
Cümle bahtım versin ona

*

Başıma taşlar atana
Yoluma kuyu kazana
Gülüme ömür biçene
Cümle gülüm gülşen ona

*

Dostumdan ayrıldığımı
Güler iken solduğumu
Ağıt figan öldüğümü
Cümle duyan bayram ona

*

Dostlar, yediler kırklarmış
Dostlar dünyadan çıkmazmış
Dost ola Hakk Muhammed’miş
Cümle canım yitsin ona

*

Ağlarım ben yane yane
Dost ararım Hakk’tan yane
Kullar sunar ağu dane
Cümle yelim essin ona

*

Ağu aşı sun da içem
Ölüp yitem candan olam
Aşk od’na çerağ isem
Cümle varım gitsin ona

*

Ahiyim de gül ahmedim
Cananına can vermedin
Akşam zabah “kul” olmadın
Cümle talih zebun sene

*
Not: Bu şiir bize

- Şer’i Ahiliği laikleştirmek isteyenlere Tanrı kelimesi sokuşturanlara karşı bu şiir yazıldı. Ortada görünmeyen bir İslam mücadelesi var, fakat insanlara anlatamıyorum. Umarım siz anlarsınız müslim dostlar.

Ahiler kitabımızın parasını vermeyen Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ziya bey, Müsteşar mv. ali bey ve esnaf gn md. aytekin bey ve Kırşehirdeki Vilayetteki 10 Kişilik komite haydutlarına duamızdır..

*

Not: Her kim bu sitede yer alan islami bir emirle amel ederse; o kişiye duamız vacip olmuştur. Şifa bulur veya işi olur ve imanla göçer ve ahirette şefaatimiz vacip olur bi iznillah. Bu bir dua’dır. İlgili yazıyı okuyunuz lütfen (Derdi olan, imanla ahirete göçmek isteyen, ahirette bi iznillah şefaat duası talep eden her kim var ise; bu yazıyı okuya,) yazısı..

 

ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur.

 

29 Kasım 2011
Okunma
bosluk

bahriyelilere güzelleme

Rahman’ın Bahriyeli Kullarına ahi kul ahmedin güzellemesi

*

Vatan millet selamı
Derde hasret kelamı
Verdi nusret hasarı
Güzelim bahriyeli

*

Vatan bekler kul bekler
Canı benden gül geçer
Her dalaşan gel geçer
Abdullah bahriyeli

*

Böyle ülke yok elde
Kara görmez üç ayda
Görev aşkı ilk sevda
Cihanım bahriyeli

*

Seyir senin yaranın
Haber gelir kaçanın
Bozar kaçkın düzenin
Hayrettin bahriyeli

*

Yar ile yaran ile
Gün aşar asan ile
Er olan Gökhan ile
Selin’i bahriyeli

*

Ömür geçer gün uzar
Çeteneyle gün sayar
Vakit gelir el sallar
İsman’ım bahriyeli

*

Her gün mercimek yârim
Fasulye çıktı kârım
Oltamda lüfer aşkım
Osman’ım bahriyeli

*

Ana avrat yol gözler
Görev uzar yar bekler
Selam size gül erler
Mehmed’im bahriyeli

*

Bazen kontak atarsa
Görev ihmal olursa
Öğüt azar başına
Caner’im bahriyeli

*

Halkım sen rahat uyu
Bizler bu suyun kurdu
Cümle düşmanın hasmı
Tarık’ım bahriyeli

*

Bahriyeli insandır
Namaz kılar has kuldur
Oruçla çeri öldür
Mustafa’m bahriyeli

*

Selam dur bahriyeli
Bak bayrağı nazarlı
Kaç küffara mezarlı
Âlim’de bahriyeli

*

Baki ile Erkan’dır
Hepimiz gül yarandır
Dost bizde kül atandır
Kusurum bahriyeli

*

Seni duysun merhamet
Salma kalpten sadakat
Herkes bulsun adalet
Ahlakım bahriyeli

*

Kul ahmed yazgısına
Bitmez bu aşk ölümüne
Ensar varmış huzuruna
Ahiyim bahriyeli

*

Temmuz 2011 de Bodrum-Yalıkavak Marina İskelesinde, Sahil Güvenlik’teki 12 er ve erbaşa yazıldı. isimler gerçektir.

*
ahi kul ahmede nasib

23 Kasım 2011
Okunma
bosluk

Ataşta demlenen can ister benden

Baharım boz bahçem gülşenim ağlar
Saçlarım ak düşe beyazlı yıllar
Nazenin ten çeke büzüldü gözler
Seklemi elleşe el ister benden

*

Sevgilim bir ahu söyleşir diller
Geceyim ben ona yaslanır başlar
Kumrular hu çeker sabahı okşar
Dağlarla sırada zikr ister benden

*

Söylerim bir deyu toplaşır kuşlar
Derlerim gül deyu yanaşır kullar
Yanalım gel harda beraber canlar
Ataşta demlenen can ister benden

*

Yolları bir saydım varmadı yare
Cümleyi bir saydım yazmadı yare
Kıbleyi bir saydım uymadı yare
Cehennem söndüren göz ister benden

*

Huriler fır dönsün yarime uymaz
Yüzbini bir yansın gönlüme girmez
Bahadır bir ümmet cennete girmez
Ataştan çalacak kul ister benden

*

Sevgimi bir ataş kılayım sana
Yakayım bin günah aşkımla baha
Halimiz gül eyle ümmeti baha
Kulları derecek gül ister benden

*

Ağlarım gül ataş bahayım sana
Bağlarım gül yetiş bahayım yada
Dağlarım gül yetiş bahayım dosta
Bağlanıp derecek gül ister benden

*

Kimlerin al bendi kavidir bela
Sunduğu el sözü iğreti bela
Yarmadır el boyu yakışır bela
Belası “bela”dır kul ister benden

*

Ahiyim bir ahmed olamam hala
Kulluğum bir izhar edemem hala
Mahlası “bir” yazmaz nideyim yare
Yazdığın yasağa er ister benden

*
ahi kul ahmed

3 Kasım 2011
Okunma
bosluk

AHİ’LİĞİN GÜNCEL YORUMU

BİRLİKTE MUTLU OLMANIN ŞARKISI

AHİLİĞİ GELİN

YERYÜZÜNE İNDİRELİM

NELER YAPILABİLİR

ONA BAKALIM

SEYİRCİSİ OLMAYALIM

SİZDEN DE BİR GAYRET BULALIM

HEP BERABER AHİ OLALIM

HEM DÜNYA HEM AHİRET

CÜMLEMİZ MUTLU OLALIM

Hazırlayan : Ahmet Atik

AHİLİK;

“Hak ile Sabır Dileyip Bize Gelen Bizdendir ” ;

“İlim, Akıl ve Ahlak İle Bizi Geçen Bizdendir”

Ahi Evran-ı Veli (1171-1263)

ÖNCE KURALLARI DOĞRU KOYUN, SONRA ADALETLİ OLUN, SONRA SÜREKLİ DİNİNİ VE SANATINI ALİMDEN VE USTADAN ÖĞRETİN VE EĞİTİN VE AMEL ETMESİNİ SAĞLAYIN VE EN SONUNDA AHLAKLI OLMASINI BEKLEYİN VE DÜZEN DEVLETE İHTİYAÇ HİSSETTİRMEDEN YÜRÜSÜN. BÜTÜN BUNLARI İNSANA UYGUN BİR TANIMLA GERÇEKLEŞTİREN SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ YAPIYOR:AHİLİK. BİR İNSANLIK SANATI…

 İNSANI BİR İNSAN OLARAK MUTLULUKLA ÇALIŞTIRIP DOYURMANIN VE BERABERİNDE DE AHİRETİNİ KAZANDIRMANIN GERÇEK ÖYKÜSÜ…

AHİLİĞİ, GELİN YERYÜZÜNE İNDİRELİM

NELER YAPILABİLİR ONA BAKALIM

ü ……Birlik ve beraberlik ile etkinin artırılması ve ahiliği ulusal düzeye taşımak için bütün ahi ismini taşıyan ya da çalışma prensibi ahilikle doğrudan ilgili olan ve isteyen bütün ahi dernek vakıf ve benzeri kuruluşların ortak bir çatı altında toplanması gerekir. herkes eşit oylu olmalıdır.

1 …….Ahiliğe gerçekten gönülden hiizmet etmeye çalışan insanlar var.  Fakat ilginç olan şey şu ki kişiler Ahi Evran’dan daha fazla öne çıkarılıyor.  Bu çarşı camii imamının peygamberden daha fazla meşhur edilmesi anlamına geliyor ki bu çok sakıncali. Halbuki örnek alınması gereken kişi Ahi Evran’dır ve onun fikir ve ahlaki yaşamı sunularak örnek alınması sağlanmalıdır.

2 ……İkinci olarak ahiliğe gönül verenlerin ahiliğe bakışı daha çok tarihsel kaynaklı övünce dayalı  ve duygusal ve günümüz sorunlarından kopuk görünüyor. Konunun yakından irdelenmesi gerekli düzeltmenin yapılması gerekir.

Ahlak sermaye artarak zenginleştikçe bozulma artıyor ve insafsızlaşıyor. Bu yüzden yalnız esnafa değil en etkili olan büyük sermayeye yönelmek ve hedef büyütmek gerekiyor. Ahi kişi tanımlamasının yapılması yanında uymayanı da deşifre edebilmelidir. Verdiği izni geri almak yetmez. Adaletin kılıcı iki taraflı kesmelidir. Bunu meslek odaları ile temas ederek yapmalıdır.

Tolumda merhamet duyguları gittikçe zayıflıyor. Şehirleşme ve gelir artışı ile borçlanma kolaylığı ve benzeri nedenler kişilerde bencilleşmeyi körüklüyor. Fazla harcama tasarruf edecek pay bırakmayınca dağıtılacak bir şey de olmuyor. Halbuki merhameti vermek sağlar. Bu konunun Ahilikteki boyutunun özellikle işlenmesi gerekir.

Bacıyanı rum konusunda çalışmalar yetersizdir. Onarı Ahi evran ayrı yerde birleştirip dokuma yaptırıp kazanç elde etmelerini sağladı. Ayrıca kendi sorunlarını yine kadın alimler yoluyla çözdü. Onların ayrı bir dernek vakıf ya da derneğin kadın şubesi gibi olabilir. Ancak bağımsızlığın esas olabilmesi için üst çatının altında ayrı dernek olması uygun olur.

3 …. meslek odalarına ombudsmanlığın bir alt birimi gibi çalışma imkanı ve yetkisi verilebilir. Hem sorunlar yerinde ve işi bilen kişilerce çözülür ve kamuya kalan iş yükü azalır. Üzerinde çalışılabilir. Meslek odaları işlenen mesleki suçlar konusunda suçu kapatıcı suçluyu koruyucu politikalar izliyor. Bir defa olsun meslekten men cezası vermiyor. Halbuki ahilikteki pabucu dama atma konusu teşhir ve pisliği kesip atarak örgütü temiz tutma esasına dayanıyordu. Süte su katanı bile ayağından bağlayıp kuyuya sallandırıyordu. Dolayısıyla odaların topluma karşı sosyal sorumluluklarını yerine getirmediği anlaşılmaktadır. O zaman odaların da sadece verilen kararların kontrolüyle sınırlı denetimi uygun ve iş yükünü artırmayan makul bir çözüm olabilir denilebilir.

4 ….. ülkede kurumsal nitelikli sivil toplum örgütü ve bunların üye sayıları son derece yetersiz görünüyor. Bunların yerine tarikatlar gizli para toplayarak yatırım ve yardımları gerçekleştirmek yoluna gidiyorlar. Hediye diye gelen şeyler yüksek rakamlara ulaşıyor ve kişi de inancı uğruna sıkıntıya sokuluyor. Denetim dışı olan bu mali konuya çözüm için bunu devlete denetlettirmek çok anlamlı görünmüyor. Sadece yardım konusunu onları kurumsallaşmaya teşvik edip kurumsallaşmayı kolaylaştırmak gerekir. özellikle vakıflar yönünden konulan son derece yüksek mali şartlar sonuçta vakıftan ticaret yapmak isteyenlerin daha çok yöneldiği sıkıntılı durumlara gidiyor. Örneğin her mahallede basit bir hayır vakfı neden olmasın. Her şeyi devlete belediyeye atmak devlet yedirsin giydirsin demek insanların hayır işlerinden uzak kalmasına ve merhamet duygularının körelmesine yol açıyor. Böylece halkın çoğunu kurumsal basit yapılara çekilebilirse düzenlilik, ferdi gayretler, kontrolün sağlanması, halkın birbiriyle iletişime geçmesi kaynaşması, birbirinden haberdar olması ve sonuçta mutlu olabilmesinin temel şartı gerçekleşmiş ve birbiri arasındaki farklar azaldığı için birbirini kabul de edebilmiş olur. Bu çok önemlidir. Devlet içinden yaptığı işi iyi anlatana bazı fonlardan görev karşılığı fon aktarabilmelidir. Böylece devleti,n zaten yapması gereken bir sosyal sorumluluğu stk üstlenmiş ve özelleşmiş gibi daha randımanlı bir işi ucuza yaptırmış olmakla beraber verilen görev dolayısıyla üyeler de daha fazla gayretin içine girmesi umut edilir.

5 …..ahilikte sürekli eğitim vardır. Zaviyelerde her akşam yemekten sonra alim bir zat ya da kadı gelir ve onları ilgilendiren dini ya da dünyevi bir konuda konuşma yapardı. Bunun anlamı kişiyi hem dini hem dünyevi ilimle yetiştir ve ertesi gün de hadi bakalım uygula derlerdi. Halk eğitimin ya da milli eğitimin daha yaygın politikalar üretmesi ve diğer bütün devlet ve özel kuruluşları işin içine almalı enerjisinden istifade etmelidir. Fikir dernek ve vakıflarının yaygınlaşması şartlarının kolaylaştırılması sağlanmalıdır. Sadece yapılacak olan onların fikri ürünlerinin yayın hayatına intikaline dikkat etmeli ve projelerinin uygulamaya aksedip aksetmediği ve başarı durumu kontrol edilerek buna göre fon kullandırılabilmelidir. Aktif Üye sayısı üzerinden bir sıralama ve destekleme ve görev verme yapılabilmelidir.

6 …. ülkedeki iktisadi yaklaşımlar ahiliğe göre yeniden yorumlanmalıdır. Ahilikte öldürücü birbirini devreden çıkarıcı rekabet yasaktır. Herkes kendi kulvarında kendi başına gayret etmelidir. Hatta yardımlaşmaya ilişkin mesajlar verilebilmelidir. Hatta ortak üretimler teşvik edilmelidir. Küçük işletmeler ve küçük piyasalar korunmalıdır. Bir ahi talimnamesinde “istanbul’daki zengin tacir buraya gelip yüksek değerle mal alıp buradaki zayıf tacirin alacağı deriyi pahalılandırmasın” demektedir. Bu her şeyi söylüyor sanırım. Bir süpermarketteki reyonlar usta esnaf kişilere kiralanarak onun sanatını icra etmesine imkan verilmeli. Onun alması gereken mallar yine merkez tarafında daha toplu ve ucuz alınabilir. Belli fiattan verilir. Çıkışlar zaten kayıtlıdır. Böylece esnaf da kazanmış ve korunmuş olur. Ancak belli markaları yüksek kira talepleri şimdilik sıkıntılı görünüyor. Bunu kırmak için belediye hatta maliye bazı vergi kaybına yol açmayan teşvik tedbirleri alabilir. Belediyenin alacağı bir örneğin 200 araba parkı mecburiyeti bütün süpermarketleri dışarı iter. Bunun gibi..

7 …..Bütün ahlaki ilkeler kullanılabilecek şekilde yeniden formatlandırmalıdır. Bu formatlar belediyelerin afiş pano, yazı ve işlemlerinde hatta esnaf faturalarında küçü alt yazılar olarak kullanılabilmelidir. Oyobüslerde fazla olmamak ve halkı sıkmamak şartıyla otobüse binme adabıyla ilgili şeyler olabilir mesela. Yani her yazı kendi alanıyla ilgili olusa daha manidar ve etkili olur akılda kalır ve kişinin amel etmesi daha kolay olur. Hatta köprülerde isim verme, ahlaki prensibin kendi olmalıdır. Ahi ahi deyip durmanın bir mantığı ve faydası olamaz. Ancak örneğin “israf etme köprüsü” yahut “gazaplanmayınız köprüsü” yahut “nefsine hakim ol” vesairesi gibi isimler dikkat çeker ve şok etkisini canlı tutar. Toplumda basında yer alan hemen suya atlayarak birini kurtaran bir genci ahilik ödüllendirmelidir. Elinde telefonla ambulans çağırma işi işte hayrı devletin görevi diyen sakat anlayışın sonucudur. Fakiri devlet doyuracağına göre sudan da o çıkarsın gibi ucube bir şekle geliyor fedakarlık duyguları. Bu son derece sakıncalı. Devlet muhakkak surette halkını hayır işinin içine çekmeli hatta ortak yapmalı. Hayra katılmamış toplum yarın vergiyi de kendi versin demeye kalkar ve elini cebine atmaz. Zaten stopaj yöntemiyle kesilen ve milyonlarca insanın ne kadar vergi ödediğini bilmediği bir vergileme rejiminde ne vergi toplanır ne de vergi bilinci oluşur ve “benim vergimi nerelere harcıyorsun sen bakim” diyecek bir sorgulama ortamı oluşur. Devlet vergi ve oran kılıcı, halk da matrah beyan kılıcı elinde savaşıyor. Güvensizlik hat safhada. Gelir vergisi oranı %35 lere fırlıyor göz göre göre kurumlasr vergisi son yasayla daha çok zenginlerin yer aldığı kurumlar vergisi oranı %20 lere düşüyor. Kar dağıtımından %15 stopaj olsa da şirketler bu orana göre davranış belirliyorlar ve oran nihai olarak %20 de kalıyor. Sen az vergi ver git yatırım yap gibi nereye hizmet edeceği belli olmayan bir aldatmacaya maliye kanıyor. Vergi teşvikinin bir yatırımda 5. sırada olduğunu bilmiyorlarmı? Diğer bir çok teşvikte de benzeri durum var. Bütün teşvikler böyledir demek istemiyorum. Özel teşvikler anlaşılabilir ve doğrudan olumlu etkiler görülebilirken genel teşvikler gereksiz şeylerin de teşvikine döner ve maliyeye veya devlete ağır maliyet oluşturur. Biri akıllı biri aptalca teşvik denilebilir.

8 ….Ahilikle ilgili yetişmiş konferans verebilecek hatta il il gidecek fedakar insanlara ihtiyaç vardır. Anlatanlar da tarih ağırlıklı bir zamanlar biz neydik der gibi günümüzle bağlantısız gurur ve övünç derdine düşen konferanslar oluyor. Aynı olay ahi bayramlarındaki konferanslarda da görülüyor. Sürekli, olarak işi akademisyenlere havale ederek ahiliği kurtarmak gerekli fakat eksik kalıyor görünüyor. Tarihi araştırmalar konusunda gerçekten Prof. Dr. Mikail Bayram hocanın önemli katkıları görünüyor. Ancak konunun günümüz sorunlarına ilişkin olarak farklı meslek guruplarından, bir kaç esnaf (bizzat sanatı icra eden-onun temsilcisi değil-) doktorlardan psikologlardan sosyologlardan hatta mühendislerden yasalardaki zulümleri anlatabilecek ve hepsi de namaz kılan kendini eserleri ile kanıtlamış bürokratlardan oluşan geniş katılımlı işletme körlüğünü bertaraf eden bir karma yapı her durumda daima gözönünde bulundurulmalı, konferanslar ya da sempozyumlar hatta araştırmalar bu yapıya inhisar ettirilmelidir. Bir sempozyumda neden bacıyanı rum’u bir erkek akademisyen anlatıyor ki. Bir bayan ilim sahibi bir kardeşimiz veya ticaret yapan bir bayan veya bie sadece anne neden olmuyor. Hep makamlar nasihat konuşuyor. Zaten dinleyen de yok. kendi çalar kendi oynar hale geliyor. Sempozyumlar başarısız oluyor kimsede dinlemiyor. İfadeler teorik kalıyor ve insanların istifade etmesi de mümkün olmuyor. Tebliğlerin net günümüzü açıkça okuyan unsurlar taşıması tebliğler dağıtılırken açıkça istenebilmelidir.

9 …..Okul kitaplarında ahilik bilgileri hem sınırlı ve hem de tarihi bilgi ağırlıklı. Halbuki bir çocuğa bu noktada verilmesi gereken ahiliğin günümüze formatlanmış ahlaki kurallarıdır. Mesaj ahilikle mündemiç bir ahlak yaşamına olmalıdır. Okullarda ahi öğretmen ve ahi öğrenci seçimi her yarı dönemde en az 100 kişiyi bulacak şekilde bol bol verilmeli çocuk ahi olmasa bile bu şevkle bu role soyunmaya başlayacaktır. Ayrıca okul zümreleri arasına ahi kolu ilave ederek bu ödüllendirme işleminde onların araştırma ve rol almaları sağlanmalıdır. Ahi öğretmen seçimini öğrenciler yapmalı onlar not vermelidir. Bu sistem ahiliğe en uygun sistemdir. Öğrenciler ve öğretmenler birlikte ahi öğrenciyi seçmeli ve yalnız başarıya değil fakirliğe, dersaneye gidememesine, iyi davranışına güleryüzüne ve gayretine (başarılı olmasa da gayretli mi, çabalıyor mu bunlar önemli) de karma bir puan verilmelidir. Bunları kendim de eğitim de görev almama rağmen hem ahiliği bilen biri ile eğitimi bilen iki kimse oturup belirleyebilir. Oylamalarda idare geri çekilmelidir ve müdahale etmemelidir. Ahilikte çırak hata yaptığı zaman ustadan bilirlerdi. Bu ne demek?ustanın oylanması demek değil mi?

10 ….Kırşehir’in (ve hepimizin) en önemli kültür hazinesi bugün Ahilik olduğuna göre bu değeri ulusal ve uluslararası boyuta taşıyabilmek için Kırşehir’in adı “AHİ KIRŞEHİR” veya “AHİŞEHİR” veyahutta “AHİŞEHRİ” olarak değiştirilmelidir diye düşünürüz. Bunu teklif ediyoruz. Bu onun hakkıdır ve sorumluluğu vardır. Kahramanlar, Gaziler, Şanlı’lar varken Ahi’ler neden olmasın? Bu karar Kırşehir halkına sorulmalıdır.

Bu konuda il yönetimi ve şehrin sahibi Belediye görev ve sorumluluk üstlenmeli ve halka önce bunu duyurularla benimsetmeye çalışılmalıdır. Daha sonra halkın tercihinin hangi yönde olduğu, değişik tercih belirleme yöntemleriyle araştırılmalı ve halkın vereceği demokratik karara saygı gösterilmelidir. Eminim bu şehir halkı, bu ismi taşımaktan gurur duyacak ve bütün ülkede hatta uluslararası bir seviyede güzel ahlakın yaygınlaşmasına kaynaklık edecektir. Bunun bir devamlılık ifade eden bir şey olması, bu güzelliği daha da cazip hale getirecektir.

Orta ve Batı Anadolu’da, Bursa, Edirne, Kocaeli, Konya, İstanbul, Sivas, Tekirdağ, İzmir, Muğla, Eskişehir ve daha bir çok ilde, muhtarlık, köy ve mahalle isimlerinden 34 yerleşim yeri; Ahi, Ahibaba, Ahi Çelebi, Ahiler ve benzeri şekillerde Ahi isminin değişik biçimleri şeklinde halen kullanılmaktadır. Diğer taraftan Evran kelimesi ise; Evrancık, Evrangüzleği, Evranköy, Evrenli ve benzeri şekillerde Evran isminin furevleri şeklinde 19 köy adı bulunmaktadır.

Onlar ismine yakıştırmış bağrına basmış da biz kendi ismimize yakıştırıp bağrımıza basamıyor muyuz sevgili hemşerilerim?

Bütün sevgili Kırşehirli Hemşerilerimden ciddi katkılarını bekliyorum. Fikirlerini veya tercihlerini Vilayete ve Belediye’ye mektup, telefon veya mail atarak ulaştırıp bir baskı oluşturabilirler.

Ben oğlumun ismini başına ahi kelimesini yazarlık için ilave ettim. Haber 24 kırşehir sitesinde AHİ SEZGİN ATİK  olarak yazarlık yapıyor. Orada ahilikle ilgili olarak yazdığı bir ahi kırşehir görüşüne ilişkin makaleyi bu yazıya ek olarak sizlere sunuyoruz. 

11 ….Ülkemizde 34 yerleşim ve 19 köy yerde ahi, ve evren, ahibaba, evran güzleği gibi isimleri hala kullanılıyor. Son yıllarda bunun 9 tanesi isim değiştirdi. Ahi dernekleri bu isimlerin kaybolmaması için önce bu kasabalarla iletişim kurmalı onları ziyaret ve benzeri yazışmalarla yahut madalya verilebilir teşekkür beratı verilebilir ilişkileri iyi tutmalıdır. Diğer taraftan da içişleri bakanlığına bu isimlerin değişmemesi kültürümüzün korunması için baskı yapmaktan da çekinmemelidir. Gerekirse güçlü ahi birliği değişim izninin kendisine de sorulmasını talep edebilmelidir. Örnek olarak bu güzel isimlerden bazılarını kendi köylerine hatta kırşehirin kendi mahallesine verebilir. Selgahın adı bahçelievler oluyor fakat evrengüzleği gibi tatlı bir isim olmuyor? Bu kuran okuyup amel etmemek gibi bir ucube olmuyor mu? Aşıkpaşa mahallesi çok geniş bir mahalle. Bir kısmı bölünüp güzel isimler seçilebilir. Ahi kelimesi de güzel olmakla beraber birleşik bir türev isim çok daha ayrı bir mesaj verebilir. Düşünülmesi gerekir diye ben de düşünürüm hiç bir şey yapmam mı?

12… Kurulacak bir AHİ VAKFI uygulamada bilinen helal gıdadan daha kapsamlı onun işini de içeren bir AHİ KİŞİ VE AHİ İŞLETMESİ VE AHİ ESNAFI markası verebilmelidir. Bu marka bütün ticari hayatta görülen işletmeleri kapsamalıdır. Fabrika esnafın bugünkü halidir. Bunların üretim etkinliği ihmal edilerek gücü tükenmiş esnafla uğraşmanın ve hala onlara bir şey söylemenin karı yoktur. bunu biz yapmak istiyoruz. Teori ve kapsamı belirledik. Değerli kardeşlerimizin katkılarını bekliyoruz. Bunu sanayi bakanlığı Tüsiad Müsiad Kobi Yönetim birimleri, Esnaf birlikleri ile koordineli olarak onları da vakfa üye kayıt ve etki etmelerini sağlayarak şura tipinde gerçekleştirmek istiyoruz inşallah.

Yapılan çalışmalarda kırşehirin kaybettiği eski kazalarını tekrar kazanma çabası içinde olduğu görülüyor. Ülkemizde şehirleşmenin artmasıyla şehir sayılarıda biliyorsunuz 81 e çıktı. Dolayısıyla gittikçe ilçelerde de bir benlik gelişti ve çoğu kendi ili ile kavgalı. Hiç bir ilçe kalkıp da artık eskisi gibi tersine bir başbakan zoruyla geri dönüş yapmak istemez bugün. O ister ki hangi kocaya gideceğine kendi karar versin. Demokrasi artık kocasını kendi tayin hakkı veriyor ve doğrusu da bu. Şimdi sorarım hangi eski ilçemiz bize dönmek ister ki.. Bu çabalar tarihi beklenti olup duygusal istekler olarak görünüyor. Devir değişti. İnsanlar farklılaştı ve farklı düşünüyor. Bunu görmek lazım. Sorun bu kentin kalkınmasında yatırım için gelen işadamlarının birer birer kayseriye, aksaraya kaçmasının önlenmesidir. Bir işadamının yatırım yapacağı yere aylık 15 milyar kira isteyen insafsızlar olduğu sürece buraya yatırım olmaz da gelmez de. Organize sanayiden arsa tayini derhal bedavaya gelecek şekilde düzenlenmelidir. Daha yeni köylünün yaptığı 320 milyarlık yatırımın mevzuat hazretleri belası yüzünden batmıştır köylüler fakir düşmüştür, elindeki üç beş kuruşu da gitmiştir. Kredisi de öylece kalmıştır. Bunları çözmek daha önemlidir. Bu kent aç kalarak kültür kenti olamaz. Zaten kaç toplantıya kaç kişi geliyor. Talebe çağıralımda sanatçıya ayıp olmasın diyorlar. Zara’yı getirirsen yağmurda olsa dinliyor. İnsan değişmiş, ihtiyaçlar kültürden zevk ve tüketim belasına yönelmiş, insan maddiyatçılıkla ferdiyetçilikle bencil olmuş. Bizim insanımız farklı değil. Oyunu buna göre oynamak zorundayız. Bu memleketin karnını da doyurmak zorundayız. Burası gelişmez demek afedersiniz hemşerim haltetmek demektir. Sakat olan şey kırşehirin yeri değil zihniyetidir. Kendi admın bile yatırım yapmazsa yabancı yapar mı? kaç tane yatırımcının bir yer bulup da yatırım yapamadığını tavuk dönerciler konuşuyor. İşte önce insanımızın memleketine sahip çıkmasını ve yatırım ortamını kolaylaştırmamız gerekiyor. Bu şehirde bir birbirine güvensizlik var. Bunun aşılması gerekiyor. Ticaret anlayışı yok. oğlum kızım devlette işe girsin diye vekillerin kapısına yatak yorgan seriyor. Ev alıyor iş kurmuyor. Sorun bu…

ü …. kırşehirin imar içindeki arsalarındaki inşaat alanı yüzdesi %25 ten %40 a çıkarılmıştır. Bunu yapan eski belediye başkanı halim çakırdır. O dönemde parti yönetiminde bulunan şu an ki genç başkan Yaşar Bahçeci kendi partisinden olan Halim Çakır’a kendisi de mühendis olduğu halde müdahale edip “sen ne yapıyorsun başkan” dememiştir. İş başına geldikten sonra inşaat mühendisleri ile yaptığı bir özel toplantıda aslında halim beyi görevden almak istediklerini fakat seçimin yakın olması münasebetiyle buna cesaret edemediklerini söylemiştir. Ben kendisine ve vali ile vekillere bu durumu düzeltin eski 25 oranına geri getirin diye yazdım. Yüzyüze görüşmelerimdede şiddetle dile getirdim. Fakat gücüm yetmiyor. Sizlerin de ciddi gayretini bekliyorum. Bence komple kayserinin yaptığı gibi büyük bir plan yapılmalı ve bu arada bu oran da araya sıkıştırılmalıdır. Yolda yürürken tepenize kadar gelen bir çıkma balkon, artan nufus, araba sayısı, balkonların pencerelerin birbirini görecek kadar gayri ahlaki bir şekle gelmesi ne kadar feci. Osmanlıda adam komşusu kendinden yana pencere açtı diye kadıya başvurup dava açıyordu. Burdan nereye geldik.. kat yüksekliğini bu başkan da artırdı. 2 katlı sayfiye yeri olan kervansaray 4 kata çıktı. Arsa sahibi göbek atıyor. Fakat insan ölüyor. İslama uygun bir insani yaşam en son izin verilen iki kat olan bir apartmana izin veriliyor. Fazla olması durumunda insanlardaki haya perdeleri kırılıyor. Evinin içinden üst komşusunun pis borusu ses yaparak geçen ve bunu duyup hisseden insanda haya perdesi kırılıyor. Ev aralarının yakınlığı ise mahremiyeti kıran en tehlikeli yapılaşma.işte binanın bu olumsuz durumu önce insanı sonrada toplumu ahlaksızlaştırıyor. Haya ki din bunun üzerine oturur. Bu kırıldımı her şeyi bekleyin diyor hadisi şerifte….

ü …..Bize göre Ahilik ekonomik bir sistemdir. Tarihteki ikinci sınıf vatandaş ve köleliğe, günümüzdeki paylaşım diye tutturup üretimi ihmal eden komünizme, üretim ve yatırımı putlaştırıp paylaşımı ihmal eden kapitalizme karşı bir alternatiftir. Bir kalkınma modelidir.

Çok tüketerek mutluluk elde etmeye çalışmak, bizi mala kulluğa götürüyor ve hayrı engelliyor. Halbuki Ahilik, bizi dünyevileşmekten sakındırıyor ve dağıtıma teşvik ediyor. Onun bir prensibi “nefs için asgari tüketim, halk için azami üretim” prensibidir. İhtiyaca ve kaliteye izin verir fakat reklamı ve israfı yasaklar.

ü ….Kırşehir’de Ahilik yemini hazırlandı ve 8 esnafa belge ve bayrak verildi. Bu bir güven ifadesi olarak tüketici davranışını etkileyecektir umarım. Bunun bütün Türkiye’ye yaygınlaşması süper olur.

ü ….Belediye zabıtasının adı AHİ olarak değiştirilebilir. Onlara  Ahilik ahlakı olarak AHİ NİZAMNAMESİ hazırlanıp şart koşulabilir.

ü ……Ananeyi yaşatmak üzere, meselâ orta, lise ve üniversitelerin mezuniyetlerinde, “dualı şed kuşanma” törenleri yapılsa. O “şekil” sandığımız şey, belki eski “ruh”u hatırla­tır ve “Ahilik kültürü”nü öğrenmeye ve kendi nefislerinde uygulamaya çalışabilirler.  

ü ……Ayrıca, hiç değilse bugün bazı şehirlerimizde yaşatılan, çarşıların / pazarların Ahi Duasıyla açılması sağlanabilir. Bugün Urfa’da bir bedesten Ahi duasıyla açılıyor hala.

ü ……Yükselen değerlerin sık sık değiştiği günümüz dünyasında, önümüze “hodgâm” (kendini düşünen) değil “diğergâm” (başkalarını düşünen), yani, en az kendisi kadar toplumun diğer fertlerini de düşünen, en az kendisi kadar onların da hak ve hukuklarını kollayan bir insan modeli koyan Ahiliği bugün her zamankinden daha iyi anlamaya mecburuz.

ü  ……Ne var ki, bize çoktandır musallat olan “kendimizi tanımama”, “kendimizi önemsememe” hastalığı, unuttuğumuz öz değerlerimizi bize başkalarının eliyle öğrettiriyor. Ancak, parayla, servetle, kanunla toplum ve devletini diri tutmaya çalışan Batı’da, hâlâ eksik olan bir şey vardır: Ruh! Burada “ruh” kelimesiyle henüz tamamıyla yitirmediğimiz bü­tün millî ve manevî değerlerimiz anlaşılmalıdır. Doğu’ya , Batı’ya, Kuzey’e, Güney’e, yedi iklim, dört bucakta “insan” olan herkese, her zümreye Ahiliğin söylediği ve söyleyeceği çok şey vardır.

ü …..Şu an için kurulu bulunan Ahilik Araştırma Merkezinin kısa sürede Enstitüye dönüşmesi, imkanları artırabilir.

ü …..Ahiliğin kapsamı genişletilmeli önce Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın AHİ olması sağlanmalıdır. Tüsiad, Müsiad ve Tobb ve KOBİ birlikleri de kapsama dahil edilmeli, her ildeki en yüksek vergi veren ilk ondaki iş adamına madalya verilmelidir. Aslında Maliye’nin vergi birincisi sistemi çok yanlış ve Ahiliğe aykırı. Bir kere fakir de ödediği için Ahilikte KDV ve muhtasar yok. İşletmeler; çalıştırdığı işçi sayısı, ona verdiği ücret seviyesi ve adaleti, emsallerine göre ortalama birim fiat düzeyi, net aktif toplam, yıllık toplam ciro düzeyi, g.s.kar, safi kar, vergi matrahı, verimlilik ölçümlemesi, kalite, üretim miktarı, ödenen gelir veya kurumlar vergisinden oluşan bir değerlendirme formülü geliştirilebilir. Verginin yüksek fiat uygulanarak elde edilen bir kazançtan elde edilmesi de mümkündür çünkü. Bu ahiliğe uymaz. Ahilik, kalite ve makul fiat ile adaleti ve merhameti esas alır. 

ü ….Büyük süper marketlerin kasap, ayakkabı, triko, manav gibi reyonları esnaflık bilgisi olanlara işletim hakkı olarak verilebilir. Alımlar yine tek elden yapılarak ucuz alım gerçekleşir fakat işleme ve servis oradan olur ve belli bir kar oranı o esnafa kalır. Esnaf da zaten gelirken belli bir sermayeyle gelmiştir. Bu bir finansman demektir ve daha çok şube açılabilmesine de imkan tanır. Böyle bir uygulama esnaflığın içerde yaşatılması, korunması anlamına gelir. El sanatlarından berbere kadar reyon sayısını artırmanız da yadırganmaz artık. Tek yapacağınız o esnafa ve böyle bir örgütlenmeye vergi teşviki sağlamaktır. Adı da “Ahi Ayakkabı Reyonu” “Ahi Balık Reyonu” v.s. olabilir. Bunlar üzerinde ciddiyetle durulabilecek esnaf ve sanatkarı yaşatma ya da kurtarma planına dönüşebilir.

ü ….Anonim ve limited şirketlerin sınırlı sermaye ile sorumlu olmaları Ahiliğe uygun değildir. Ortakların bütün zararlardan sorumlu olacaklarına ilişkin bir yazıyı fatura altına yazmaları bir Ahilik kuralı olarak sağlanırsa Bu ahiliği de reklam eder ve güveni artırır. Büyük firmalarla görüşülüp onlar incelemeden geçirilerek AHİ onayı verilerek “Firmamız Ahilik Ahlak Kurallarına uyacağını taahhüt eder” diye bir ibarenin faturada yer alması sağlanabilir. Fatura çok sayıda düzenleneceği için çok insana ulaşır ve etkili de olur. Hatta bir kaç sloganın faturada yer alması sağlanırsa çok daha güzel olabilir.

ü …..İş adamlarına konferanslar verilmeli onlar ahlaki kaidelere davet edilmelidir. Onlara bir AHİ Madalyonu geliştirilmeli ve hem işletmeye ve hem de sahiplerine (çok ortak varsa en az %10 pay sahibi olabilir) AHİ onayının arkasından kişinin o madalyonu takması sağlanmalıdır.

ü ….İşadamının zekat verdiğine ilişkin bir belge AHİ kurumunca verilebilmelidir.

ü ….Ucuz fiat, yüksek kalite standardına uyan işletmelere AHİ damgası vurulup tüketiciye güven veren bir marka olması sağlanmalıdır. Örneğin helal gıda gibi.

ü …Fiatlarda bir artış ya da kalitede bir bozulma olursa bu isim geri alınabilmelidir. İlgili resmi kuruluşlar bellidir ve onlarla işbirliği yapılabilir.

ü ….Bürokrasi ve üniversiteler de işin içine alınmalı ve onlara da başarılı çalışmalarından dolayı AHİ ünvanı verilerek madalya takmaları sağlanmalıdır. Ahilik lonca gibi belli bir kesime hitabetmez. İşi olan herkes Ahi olabilir. Ahiliği iyi anlamak gerekir.

ü ….Muhasebe mesleği ve ticaretteki ulusal ve uluslararası mesleki ahlak standartları Ahilik ahlak prensipleri yönünden incelenmeli ve bizim standartlarımız da şunlar deyip güncel ve uygulanabilir öneriler getirilmelidir.

ü ….Gezici motorlu polislere yunus adı verildiği gibi, bütün polislerin adı AHİ olarak değiştirilebilir. Polislik mesleği konusunda davranış ilkeleri geliştirilebilmelidir. Ahi davranışları ile polisin davranışları yakındır fakat tam uyuşmazlar. Ahi suçluyu mahkemeye göndermez. Yanına katar, kendine dönüştürür, islah eder. Fakat polis direk hapse gönderir.  Bu konuyu ayrıca işlemek gerek.

ü ….RTÜK’le görüşmeler yapılarak bir malın normal tanıtımının dışında defalarca gösteriminin ve dolayısıyla şartlanma yapılmasının engellenmesi sağlanmalıdır. Ayrıca RTÜK’le görüşülerek ahlaka uygun erdemleri savunan filmlerin AHİ onayı alması sağlanabilir. Ahlaka aykırı filmlere de müdahale edebilmeli, bildiri yayınlayabilmelidir. Adli vakaların defalarca gösterilmesine sınır getirilmeli, suçların açığa çıkarılması önlenmeli, örneğin adli suçlar televizyonda bir defadan fazla gösterilemez denilebilir. Ayrıca haberlerde normal haberlerle adli suç haberleri ayrılmalı ve sona ilave edilmeli isteyen kapatarak dinlememe şansına sahip olabilmelidir. Kötü haberlerin Suça teşvik ve örnek olma ile yaygınlaşmasının önüne geçilmeli ve toplumu şizofreniye itme özelliği bertaraf edilmelidir. Bütün bunlar Ahiliğe aykırı olan şeylerdir.

ü ….RTÜK’le konuşularak tüketici üzerindeki şartlandırıcı ifade içeren reklamlar zaman ve süre olarak sınırlandırılmalıdır. Ahilikte bir kimsenin diğerine malın özelliği dışında “iyidir” ya da kötüdür gibi yorum yapması yasaktır.

ü …..“Asgari tüketimi” öneren Ahilik, gerek insanların ve gerekse devletin israfa yol açan uygulamaları ve borçlanma konusunda fikirler beyan edip uyarılarda bulunabilmeli, sempozyumları tarih anlatımından ziyade kapitalizmin ayak oyunlarından nasıl korunmak gerektiği konusunda çözümler üretmeye tahsis etmelidir.

ü …..Ahilik kurumu işçi ve memurun, bankaların bonuslarıyla, kartlarla yaşam mücadelesine destek için sendikalarla da işbirliği yaparak işçi ve memur ücretlerinin yükselmesine de taraftar olduğunu belli etmelidir.

ü …..IHH gibi sivil toplum kuruluşların sayısının artırılması konusunda gereken fikri desteği ve teşviği topluma verebilmelidir. Bu kuruluşlara da Ahi markası verilebilmeli ve yaptıkları yardımın bir Ahi davranışı olduğu onlara anlatılmalı ve onların da beyanatlarında bu konudan bahsetmesi sağlanarak topluma Ahiliğin güzel ahlak ve yardımlaşma olduğu fikri yaygınlaştırılmalıdır.

ü …..Ahilik prensiplerinin her yerde görünür kılınması için bütün gayret gösterilmelidir. Esnaf hiç anlamadığı karınca duasını dükkanına asarken demek ki kimse ona Ahilikle ilgili bir yazı eline tutuşturmamış demektir. Odalar bu prensiplerin işyerine vergi levhası gibi asılmasını kuvvetle öğütlemelidir.

ü ….İki ayda bir yayınlanabilecek ulusal basında yer alabilecek standartta bir Ahi dergisi çıkarılabilir. Onca tüketici borç batağında kıvranırken Ahilik hedef yükseltmeli ve milyonları ıslaha koşmalıdır.

ü ….Ahilik kelimesinin yanındaki esnaf ve sanatkar deyimi AHİ İŞLETMESİ olarak da çeşitlenmelidir. Esnaflık bitti artık. Bu çeşitlemeyi yapmamız gerek. Koca koca fabrikaları ıslah etmeye çalışmak dururken hiç bir etkisi kalmamış esnaf şarkısı söylemek artık anlamsızdır. Ahlak yalnız fakirlerin erdemi olmamalıdır. 

ü ….Orta büyüklükte işletme sayılan KOBİ’lerin desteklenmesi anlamında büyük araba ve otobüs firmalarının komple üretime gitmeleri yerine KOBİ’lere bazı parçalarını yapmalarına ilişkin teşvikler geliştirilmesi kredi desteğinden daha etkili sonuçlar verir. 

ü …..Eğitimde öğrenciye öğretmeni notlatmalı ve sınav sonuçları okul müdürü ve öğretmenin başarı puanı olarak değerlendirilmelidir. Başarısızlık yalnızca öğreniciye dönmemeli. Böylece ödül – ceza sistemi öğretene de işlemelidir. Uygulamadan gelenlerde de sorunların içinde boğulma gibi, sistemi sorgulayamama gibi, yeni fikir üretememe gibi sorunlar olmaktadır. Milli Eğitimde, şu kadar tecrübeli hoca, sorunları biliyor diye getirilen bürokratlar istenen başarıyı sağlayamamaktadırlar. Konu zaten insan unsuru olunca bir yapılan öbür taraftan bir başka şeyi tekrar bozmaktadır. Ufak bir sorun yüzünden ana hedefler kaybolmaktadır.

ü …Faransa da bir elektronik mühendisi çocuğun Türkiye’deki kardeşiyle konuşuyorum. Diyor ki “o şimdi hat döşüyor” yani uygulamaya sokmadan daha yüksek maaş ya da yetki vermiyor.

ü …..Beğenmediğimiz Mc Donald bile işyeri açmasına izin vereceği Türk veya yabancı kişiyi Amerika’ya davet ediyor ve bir Mc Donald şubesine kimliğini gizleyerek işçi gibi 2 ay dönüşümlü olarak çalıştırıyor, ve sistemin nasıl çalıştığını, nerelerde aksama olabileceğini uygulamalı gösteriyor. Tabii teorik bazı bilgileri de veriyor şüphesiz.

ü …..Meslek lisesi oranı gelişmiş ülkelerde 80-20 oranında. 2013’te 500 lisenin meslek lisesine dönüştürüleceğini 1000 tanesinin de Anadolu Lisesi yapılacağını öğreniyoruz. Yüreğimize bir parça su serpiliyor. Fakat neden o 1000 tane de meslek lisesine dönüştürülmüyor diye sormadan edemiyorum. Hatta neden 5+3 sistemine dönülmüyor? Kimden korkuluyor, ya da çocuğun el melekesi nasıl oluyor da gelişmemiş varsayılıyor. Meslek liselerine ağırlık verilmesi Ahiliğe uygun bir gelişme olur. Bir sanatın üniversitede 20-22 yaşına gelmiş bir öğrenciye öğrenilmeye çalışılması sert ağacı eğmeye çalışmak gibidir. Bu aynı zamanda çok sert geçen uluslararasındaki ticari ve sanayi rekabetine de aykırıdır. Bu yarışı daha baştan besmele çekmemeye benziyor.   

ü …..Eğitimde “canlı örnek” uygulaması olan Amerikalı’ların “case study” dedikleri sistem, eğitim metedolojisi olarak uygulanmalıdır. Bu hem Kuran’ın hem Ahiliğin eğitim metodolojisidir. Hiç bir üniversite bu noktaya dikkat çekmiyor? Halbuki bütün Amerikan Üniversiteleri şakır şakır eğitim metedolojimiz budur diye ilan veriyor. Kendimizin değerini başkalarından bile öğrenmiyoruz.  

ü …..Tarikatlarla görüşülerek onların birbirine Sufi diyeceğine Ahi demesi salık verilebilir. Sufi hem Arapça bir terimdir ve anlayış olarak da bize yabancı, çile veya inzivayı çağrıştırırken, Ahi, hem Türkçe ve bizden biri ile, dinini dünyaya taşıyarak yaşayan ve herhangi bir işi olan, ahlaklı, mükemmel müslüman mesajı verebilir. Bu ismin bile din anlayışları üzerinde etkili olması beklenebilir. Ayrıca içlerinden yalnızca teorik bilgi yerine, dinini veya Ahi prensiplerinde kristalize olmuş, edep ve davranışlarıyla inancını hayata uygulamada öne çıkaranlara, Ahi madalyası verilebilmelidir. Tarikat liderlerine “Ahi Baba” lakabı verilmesi uygun olabilir. Bu, tarikatların içe kapanık merkeziyetçi yapısını biraz olsun açabilir, teslimiyetçi davranışları kaldırıp, sorgulayarak içselleştirmenin ve hayata uygulayarak toplumsal uyumun yollarını açabilir. Tarikatların kapalı yapısının açılarak Ahilik gibi herkesi kucaklaması sağlanmalıdır. Tarikatları karşıya almak tepki doğurabilir ve rahatsız edebilir fakat onun yanına aynı yönde yaklaşırsanız onu etkileyebilirsiniz. Tarikatlar birbirlerini eşit görmeliler. Ahilik bu toplumsal eşitliği önererek, toplumsal barışa hizmet edebilir. Ötekileştirmenin toplumun her kesimine sirayet etmiş bulaşıcı bir hastalık olduğu unutulmamalıdır. Birbirine “onlar bidatçı” ya da “benim şeyhim daha üstün” deyip hatta diğerini küfre gönderenler hangi makulde uzlaşabilirler ki? Bunlar önemli bir sorundur ve diyalogla çözümlenmelidir, merkezi hükümet toplumu barıştırma anlamında bu sorumluluktan kaçmamalıdır. 

ü …..Maliye’nin bütün denetim elemanları hizmet içi kurslarını bitirip biraz refakat yaptıktan sonra büyük firmalara giderek iki ayrı firmada örneğin ikişer ay üretim ve firelerin nasıl oluştuğu, belge düzeni ve takibi, verimliliğin nasıl sağlandığı, insan ilişkilerinin nasıl canlı tutulduğu ve idare edildiği,onların ortak fayda bilinciyle aynı yöne nasıl senkronize edildiği, geçici vergi dönemi de olsa bir bilanço çıkarılmasının nasıl olduğunu genel müdür yardımcılarının yanında fiili olarak görmelidir. Bu sistem Ahiliğe hem uygun olur ve eleman, hem işletmenin kazanç elde ederken ne tür zorluklara katlandığını anlar, finasman sorunlarını görür ve döndüğünde işinde daha adaletli ve merhametli olur. Yani yaşamayan nasıl bilebilir ki? Lojmalar toplumdan ayrı bir yaşam sağlıyor. Toplumun komşuluk ilişkileri yok. Ayrı servisler halkın otobüslerde neler yaşadığını anlatmıyor. Güvenlik gerekçeli güneydoğudaki lojmanların dışında hepsini satmak gerek. İlla yardım edilecekse etkin ve gerçekçi, kira kontratına dayanan bir kira yardımı mutlaka verilmelidir. Ahiliğin bütün uygulamaları; yaşatarak fikir oluşturmak ve arkasından onu dervişvari harekete geçirerek mükemmel fert ve böylece mükemmel toplum elde etmektir. Oturduğu yerden hayatı kendi gördüğü gibi zannediyor. Toplumdan kopuk. Bu yüzden tavırları sert, anlayışsız ve merhametsiz, kararları da topluma ve geleneklere uygun değil, kurduğu sistemler başarısızlıkla sonuçlanıyor. Her on senede kanun ve sistem değiştiriyor. Sistemi sorgulayabilecek ve bünyeye en uygun çözümleri önerebilecek olgun ve adil ve ileri görüşlü insanlar bu nedenlerle yetiştirilemiyor. İşte toplumsal kabulsüzlükler buralarda başlıyor.

ü …..Orucun emredilmesi “sen de aç kal bakalım” değil midir. Neden bana “damdan düşeni getirin” demişler. İnsan “düşündüğü gibi yaşamazsa, yaşadığı gibi düşünmeye başlar”. “Siz de benim gibi olmalısınız, ve benim gibi yaşamalısınız. O zaman sizi sever ve itaat ederim. Bu cümle işte insan yönetiminin temel taşıdır = sen de öyle olacaksın!…En basit yemekhanelerde bile bölümler ayrı ayrı. Nasıl aşağıladığı toplum adına onun sorunlarını çözmek için fikir geliştirebilir ki? Nasıl adalet sağlayabilir ki? Kendini ayrıcalıklı gören adil değildir bir kere… Bütün yanlış uygulamaları dozerle düzlemek gerekiyor. Her taraf düz olmalı. Araba bu engebeli arazide nasıl yol alabilir ki..  

ü ….Gelişmemiş Kırşehir, Tokat, Rize ve benzeri küçük illere denetim elemanı gönderilmesi kesinlikle engellenmelidir. İncelemelerin işletmeler üzerindeki finasman ve üretime ket vurucu etkileri incelenmiyor. İncelemeler işletmeler üzerinde yıpratıcı etkiler yapıyor. Uzlaşmalarda vergi artı yüzde on ceza, tornadan çıkmış gibi bu da bir adalet diye herkese aynı uygulanıyor. Halbuki işletmenin son bilanço ve gelir durumu, işçi sayısı, kredi ve diğer borç durumu, bu vergiyi ödeyip edeyemeyeceği araştırılmıyor. Vergi kutsallaşıyor ve öldürücü bir ceza ve darbe etkisi yapıyor.

ü ……Siyasette ise yeni aday olacakların kurulacak siyaset akademilerinde ders görerek, böylece hem yöntem bilgisine hem de ülke sorunlarını ve kültürünü iyi tanımaları ve çözüm mantalitesinin nasıl oluşturulacağı, sistemi nasıl sorgulayabileceği, özgür düşüncenin nasıl gelişeceği konusunda yeterli bilgiye sahip olmaları sağlanabilir. Bu süre 4 aydan az olamaz. Onlara da idarenin içinde bakanların ya da müsteşarların yanında uygulamalı refakat yaptırılması da  mutlaka gerekir. Ahilik bunu gerektirir. Bu işi bir üniversitenin üstlenmesi sağlanabilir. Halk her zaman bilgiliyi seçmiyorsa o zaman onu ben bilgili hale getirmeliyim diyebilmeliyim. Cahillik ve uygulamasızlık Ahiliğin asla kabul etmediği bir şeydir. Fütüvvetnamede geçen ifade “…cahillik hiç bir şeydir” şeklindedir. Bütün çabalar teoriden sonra uygulamalı ve bir ustadan görerek ve arkasından bağımsızlaşıp kendi kendine uygulayarak olmalıdır.

ü …..Din eğitimi konusunda yeni kurumlar ya da din ve vicdan özgürlüğünde yeni ilerlemeler sağlanamıyorsa cami hocaları dinin eğitim emrini tam yerine getirmesi sağlanmalıdır. Namazdan sonra nasıl camiyi kapatırlar. Hiç olmazsa oturup kendi cematini eğitmelidir. Bir tane hadis de mi okuyamazlar. Bu bilgisizlik ve tembellik bu ülkeyi  yedi bitirdi. Ahiler hergün okur sohbet ve talim eder ve ertesi gün uygularlardı = Sürekli Eğitim. Ne kadar önemli?

Ahilik temiz toplum anlayışına hizmet eden iktisadi ve ahlaki süper bir sivil toplum örgütüdür. Rüşvet ve yolsuzlukla da mücadele etmelidir.

ü ……..Kanun önünde yöneticilerin de eşit yargılanması konusunda örnek vermiyorum. Siz bunları biliyorsunuz! Fatih’in mimarbaşı ile aynı düz yerde yargılanması ile Hz Muhammed’in “kimin bende hakkı varsa gelsin alsın, işte sırtım” demesi süper eşitlik örnekleridir. Yani herkes hukukta eşittir. Ahilik bu gibi yüksek ideallere koşturmalıdır.

ü ……..Kırşehirdeki kafelere çay bahçelerine okuma yerlerine okullara küçük küçük ahi el kitapçığı ile ahiliğin sadece bir ana unsurunu içeren yalnızca 10-15 sahifelik küçük tanıtım kitapçığı konulabilir. Ahilik büyük bir buzdağı gibi. Kimse üç beş herkesin bildiği bilginin dışında bir yönüne derinleşmiyor. Halbuki bir konusunu iyi bilen bir kimsenin onu nasıl hayatına uygulayacağı konusunda bir fikri olur ve ahilik şimdi yaşamaya başlar. Dilde kalan herşeyin akıbeti asla hayır olmaz. ahi evrana dua etmekle de ahilik bir yere gitmez.

Rahmetli Şemsi Yastıman bile Memleket Hasreti şiiri ile Ahi Evran-ı bağrına şöyle basıyor;

Hacı Bektaş, Ahi Evran Sultanı,

Aşık Paşa, Kaya Şeyhi cananı,

İmarette neslim Şeyh Süleyman’ı,

Aşk ile bağrıma sarmak istiyorum.

Siz neden bir Ahi olma gayreti ve çabası içinde değilsiniz?

Asıl sorun ihtiyaç hissetmeyen ve düşünmeyen insan modelinde. İşte bu modeli yıkmak ve onun yerine ideallerini düşünen ve ona göre davranan yeni insan için ona ihtiyacını hissettirmek gerekiyor!..

Mükemmel fertlerden, mükemmel toplum oluşturma hedefi = AHİLİK.

YAZILAN BİR AHİ MAKALESİ

 

(HABER 24 KIRŞEHİR, AHİ SEZGİN ATİK, ESKİ YAZILAR, 16 NİSAN 2011 de yayınlandı)

İNSANLARI GÜZEL AHLAKA AHİLİKLE DAVET ETMENİN YOLU: AHİ KIRŞEHİR

Sevgili okurlar,

Yukarıda göreceğiniz üzere ismimizin başına bir çok sırlı sırsız nedenle AHİ kelimesi ilave etme gereği hasıl oldu. Kırşehir’imizin bu insanlık hazinesinin önemini bazı Kırşehir’li hemşehrilerimizin fark edememesi bizi üzmüş olsa da biz onu araştırarak içine iyice girdiğimiz için ona aşık olduk. Bal yemeyen baldan ne anlar. Yavan ile gevinir durur. Bu yüzden onu öncelikle biz kendi ismimizin başına alalım, samimiyetimizi ispat edelim ve güzel bir de mesaj verelim dedik.

Bu ismi Kırşehir’imizin de isminin başında görebilmek için demokratik çabalarımızı kimseden korkmadan Allah için sürdüreceğiz. Bizi üzen şey değerli kardeşlerimizin bir oya sahip olduklarını unutarak başkaları adına da düşünmeye kalkmalarıdır. Ahi kelimesini duyurmanın önemi Kırşehir’i meşhur etme gayreti olarak anlaşılmamalı. “Ahilik denilince zaten Kırşehir akla geliyor” diyenlerin mihenginde bu yanlış fikir var. Onlar anlamıyorlar. Halbuki biz onda gizli olan onun “İNSANLIK SANATI” tarafı ile ilgileniyoruz. Yani ahiliği vesile kılarak bütün insanları güzel ahlaka davet etmek istiyoruz. Mevlana Konya değildir. O bir ilahi aşktır ve herkesin de malıdır. Onun gibi, Ahilik de Kırşehir değildir. Evrensel bir din temelli güzel ahlaktır. Yılda bir bayram yapmakla bunu duyuramazsınız ve etkili de olamazsınız. Yalnızca bayram namazı kılan bir adam ne kadar ALLAH’a yakın olabilirse, yılda bir ahilik bayramı da o kadar ahiliği insanlara yaklaştırır, anlatır. Bu yüzden ahiliği insanlara sürekli hatırlatmanın ve dillerden düşürmemenin yollarını aramalıyız. Bunun yolu da “beni bununla an” demekten geçer. İsim bir sürekli hatırlatma yöntemidir. Siz en sevdiğiniz kolyenizi en değerli yeriniz olan döşünüzde taşımaz mısınız? İşte Kırşehir’de adının başına çakmalı, kazımalıdır, özdeşleşmelidir, kaynaşmalıdır onunla. Bu hem tarihi bir görev ve sorumluluktur, hem de bir şeref ve kazançtır onun için.

Eğer insanlar ahiliği sürekli anarlarsa artık bir gün merak ederek “ahilik de neymiş acaba” demeye başlayabilirler. Şayet siz de onu güzelce anlatabilecek değerli fikir adamlarınız varsa ve insanları işin içine çekebilirseniz onun sadece Kırşehir’de yatan, modeli geçmiş bir evliya olmasından daha fazla şey olduğunu, hatta günümüz sorunlarına nasıl etkili çözümler ürettiğini anlatabilirsiniz. Yani tarihi, günümüz sorunlarına ışık tutan öz değerlerimiz olarak görebilirsek bu ülkeyi tercüme ve kopya belasından kurtarıp, adam olmaya ve diğer insanları da kurtarmaya namzediz artık demektir. Kuran’ın mezarlıkta okunmasıyla, bir vakit Ahi Evran vardı diye öğünmenin ne farkı var. Fakat bu zat “nasıl ahlakla ticareti seviştirmiş, mükemmel insanı nasıl elde etmiş, sorunları devlete götürmeden nasıl çözmüş, saygı ve sevgiye dayalı hiyeraşik düzeni nasıl oluşturmuş, dinin hangi iman ve ahlak prensiplerine dayanmış, Allah korkusunu nasıl sağlamış, yardımlaşmada iç hukuk dediğimiz vicdanı nasıl canlı tutmuş, çizgi dışı gidenleri “pabucunu dama atarak” nasıl kesip atmış, tasarruf ve ihtiyaç esasıyla israfı nasıl önlemiş, sigorta sistemini nasıl kurmuş, kaliteyi nasıl sağlamış, insanları dünyevileşmekten nasıl korumuş, sürekli eğitimi nasıl sağlamış” deyip birazcık merak edebiliyorsanız, o size çok şeyler söyleyecektir eminim.

İşte bunları hem bilen, hem de üstüne aşık olan, hem de onlar gibi namaz kılan, idraki derin ve sözü latif, cesaretli insanlar yapabilir. Biz ismimizin başına koymakla ona gereken değeri şüphesiz vermiş oluyoruz. İkinci olarak böylesine tarihe mal olmuş bir ismi taşıma şerefiyle onu günümüze taşıyarak yaşatmış da oluyoruz şüphesiz. Bu taşımaların insanlar üzerinde son derece olumlu psikolojik etkileri de olacaktır eminim. Ben bu ismi haddim olmayarak almakla ona değer verdiğim gibi o da beni şereflendiriyor ve arkasından da açık bir sorumluluğu üzerime yüklüyor. İnsanların bunu görünce akıllarına ilk gelen şey “sen ahilik ahlakına uyuyor musun?” sorusu olacaktır kuşkusuz.

Benim de nefis taşıyan bir ben-i adem olduğum açıktır. Seven sevdiğine tabi olur. Eğer ben ahiliği seviyorsam onun güzel ahlak kurallarına uymak da bana zor gelmeyecektir. Yalnız hedefimi doğru tespit etmeliyim. Şöyle ki;Bu ahilik kuralları nereden geldi diye düşünürsek kaynağının ayet ve hadislere dayandığını çok açık görebiliriz. O halde Ahi Evran-ı pas geçip perdeyi aralayıp arkadaki ALLAH’ı ve onun merhametli ve dini hayata taşıyan Rasulünü görebilmeliyim. İşte şimdi bütün işler Allah’a varmış ve onun güzel hatırı için yapılmış olur.

Güllerim

Ahi güllerim

Sizleri çok özlerim

Yanımda hep

Bir ahi beklerim

Güllerim güllerim

Ben hep

Hakka gül derenim

Ahilerim

Canlarım

Güllerim

  
TÜRKMENİM AHİ OLUYOR 

*                           

Dursun duysun dedim de sarıldım
Yazdın saldın kucağıma okudum
Gurbet ele ocağımı döşedim
Özlemlerin ahı bekler dursunum

*

Türkmenim derdim neslim göçetti
Ağıl otlak dar geldi de terk etti
Anadolu yaylasına çarketti
Alparslanım şahı haklar aslanım

*

Malazgirt açtı bu toprağın dilin
Oğuz Bayat Türkmen Yörük aşretin
Yurt buldu da kuzu saldı yaylanın
Hayvanların başı bekler çobanım

*

Aç kaldı açıkta kaldı bir zaman 
Çıka geldi Hoy’dan bir zahit adam
Bağdat ilinden el aldı ol ferman
Sanatkara AHİ derler civanım

*

Evvel vardı Kayseri’ye han dikti
Cümle sanat erbabına el attı
Bacıları ayrı dizdi dokuttu
Dokuyanın gönlü nazdır ceylanım

*

Moğollar sardı var Türkmen yurdunu
Ahiler savundu Kayser burcunu
Bir ermeni deyiverdi sırrını
Ahilerin kanı akar kurbanım

*

ahi kul ahmed

*

BİR AHİ BÜYÜYOR

Biri ya takılacak ya zulmedecek

Yahut yüreğim şöyle bir okşayacak

Hak ruhuma ney misali üfürecek

Ötmeye mecbur kalır şairin oğlu

*

Rabbim yollamış beni Kırşehir iline

Babam Ama Hafızın Hakkı’dır biline

Beş yaşında gidilir mi Cumhuriyet’e

Mahkemeye mecbur kalmış Kalaycıoğlu

*

Orta ikiyi feda, git İmam Hatipe

Kuran, tefsir, hadis, arapça ilim ile

Üç yıl sonra dön gerisin geri Cacabey’e

Birinciliğe yakışmaz mı imamoğlu

*

Kırşehir Lisesi az kahrımız çekmedi

Nimet hanım şu kızla dans ediver derdi

Sütçü edebiyat notumu pek kısardı

İtiraza mecbur kalmış berberin oğlu

*

Ali Hikmet söyler “çatal karam çingenem”

Porto Riko’da kumar, Kâbe’de namazım

Desteksiz atardı Ali Hikmet’in vahabım

Özlemeye mecbur kalmış berberin oğlu

*

Sonra gurbet başladı Siyasal ile

Koptu bağrım gül kokusun eller ile

Hasret çöktü Aşıkpaşa’da dam eve

Özlemeye mecbur kalmış gurbetin oğlu

*

İneğimiz vardı sürerdik sığıra

Tavuklar gıdaklayıp verirdi yumurta

Misafir ağırlardık iki katlı konakta

Gelenleri seyran etmiş konağın oğlu

*

Büyümüş okumuş Ahi Evran kim demiş

Kalem çalmış Ahilik bir insanlık imiş

Site kurup “ahikirsehir”i duyurmuş

Duyanları hayran etmiş ahinin oğlu

*

Lakin halkı şaşmış, bilirken bilmez olmuş

Ahi Evran veli yerinde yatsın demiş

Duadan öte de bir şeyini bilmezmiş

Cahilleri seyran etmiş bilenin oğlu

*

Garipname ile Aşıkpaşa menzilli

Felekname dedi kim Ahmedi Gülşehri

Yaratılanı yaratandan seven Yunus’u

Cümlesini seyran etmiş Rahmanın kulu

*

Ey Kırşehir bağrındakiler beni yakar

Karabacak Dinekbağı Kılıçözü akar

Kaleden oruçta ramazan topu atar

Kul Ahmet beyan etmiş ki Hakkı’nın oğlu

*

ahi kul ahmede nasib

Önemli Not: Bu yapılan çalışma Ahilik ile ilgili olarak yerel ve ulusal bazda neler yapılacağına ilişkin araştırmaların ulaştığı ilk ve HAM bir çalışmadır. Bu çalışmada tespit edilen tavsiye ve önerilerin bir ileri aşamaya getirilebilmesi için işlenmesi ve kullanılabilir somut örneklemelere dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu işlem için ikinci olgunlaştırma çalışması tarafımızdan ferdi olarak kişisel beceri ve yeni araştırmalarımız ışığında yapılmaya çalışılacaktır. Ancak önerilerin hedef gösterdiği devletin idari birimleri ile diğer sivil toplum örgütlerinin bu önerilerden herhangi birini yada birçoğunu kendi başına işleyerek yeni öneriler sunmasında bir mahsur olmayıp, bu davranış ahiliğe güzel bir hizmet olarak yansıyabilir. Bu çalışmalar için bizim kişisel tecrübelerimizden yararlanmak üzere bize aşağıdaki telefon numaralarından başvurabilirler. Böylesine aynı güzel amaç için kolektif bir çalışmaya davet edilmemiz bizleri fevkalade memnun eder. Ayrıca ahilik konusunda sivil toplum örgütlerinden yada eğitim ve benzeri resmi birimler tarafından talep edilebilecek konferans veya sohbet toplantısı için gereken özveri tarafımızdan gösterilecektir.

Saygılarımla.

İletişim:

0 507 701 10 25

Ahiliğin de yer aldığı sitelerimiz

http://www.ahikirsehir.com

www.insanveislam.com/

3 Kasım 2011
Okunma
bosluk

AHİLİK; Bir İnsanlık Sanatı

 

Sevgili Hemşerilerimiz,

Tarihte Kırşehir’imiz (o zamanki adı Gülşehir) bir ilim ve kültür merkezi idi. En büyük değerlerimiz; Arapça ve Farsça’nın kullanıldığı bir ortamda “Garipname” adlı eseriyle güzel Türkçemizi savunan Aşıkpaşa, yine “Felekname” ve diğer eserleriyle gönülleri fetheden Ahmedi Gülşehri, Kırşehir’de doğup büyüdüğü tespit edilen gönül eri Yunus Emre, Süleyman Türkmani, Hacı Bektaşı Veli, Osmanlı’ya fikir

ahi_evren

ahi evran cami

babalığı yapan Şeyh Edebali, Gök Medresede astronomi, tahsil ettiren Emir Cacabey ve en önemlilerinden biri olan Selçuklu ve Osmanlı’nın yüzyıllara ve Batı kavimlerine ışık tutan ahlak ve çalışma esaslarıyla İslam’ın nasıl uygulanacağını süper sivil toplum örgütü Ahiliği kurarak gösteren Ahi Evran-ı Veli bu şehrin en değerli kültür hazineleridirler.

Bunlar arasında Ahi Evran-ı Veli Hazretleri’nin çok ayrı ve özel bir yeri vardır. O, Orta Asya’dan kalkıp Anadolu’ya gelerek bu güzel coğrafyayı yurt edinen kural tanımaz göçebe bir toplumu (Türkmenleri), medeni bir şehirli yapmış, ona karnını doyurması için ticaret ve sanat öğretmiş, bunu yaparken çırak, kalfa, usta gibi bir hiyerarşi ile birbirini sevgi ve saygıya bağlamış, bununla yetinmeyip kaynağını Orta Asya kültüründen alan fakat İslam’ın tevhid ve güzel ahlakıyla bezenmiş fütüvvet teşkilatını Ahi teşkilatı olarak bu ülkeye kazandırarak onun tevhid ve güzel ahlak prensiplerini halkın hem öğrenmesini hem de ticaretine ve özel hayatına uygulaması için zaviyeler kurarak insanları buluşturup konuşturmuş ve eğiterek kaynaştırmış ve bir ülkü etrafında mutlu bir toplum yapmıştır. Son derece sağlam, ilkeli ve güzel ahlaka dayalı, temiz toplum anlayışına hizmet eden, hemen hemen devletin Belediyecilikten halkın emniyet ve huzuruna, kurduğu Ahilik birlikleriyle Moğollara karşı yurt savunmasına, padişahları dahi Ahi yapıp onlara güzel öğütler vererek ülke yönetimine kadar bir çok alanda Selçuklu ve Osmanlı’ya sayısız hizmetler vermiştir.

Önce kuralları doğru koymuş, insana hizmeti esas alarak kişinin sanat ve ticarette geleceğini güvenceye alarak onu rahatlatmış, her akşam tefsir, hadis, sohbet ve ilmi çalışmalarla halkı sürekli bir iman ve ilim ile eğitmiş, öğrendiği bu iman ve güzel ahlak prensiplerini sanat ve ticaret ile gündelik yaşamına uygulatarak bunların yaşama geçmesini sağlamış, topluma başkasını kendine tercih ettiren, fedakar, yardımsever, güler yüzlü insanlar olmalarını sağlamış bir insanlık fatihidir. Bir Batılı yazar şöyle söylüyor: “Hiçbir ekonomik sistem ahlak olmadan başarıya ulaşamaz” Ahilik, bir güzel, mükemmel insan oluşturma kültürüdür ve yalnız esnafı değil bütün toplumu ilgilendiren genel bir örgütlenme ve bir erdemler sistemidir.

şed_kuşanma

Şed Kuşanma Töreni

Hileli iş yapanı, dedikodu ve gıybet edeni dışlayarak temiz insanlarla yola devam etmesi, onun uzun yıllar yaşamasını sağlamıştır.

Hem üretimde, hem de tüketimde bir dengeyi gözeterek israfı yasaklamıştır.” Nefis için asgari tüketim,…” diyerek bugün “daha çok tüketerek mutlu olmaya çalışan” kapitalizmin şeytanca tuzağına düşen bizlerin, bu maddeci zihniyetini ta o zamandan reddederek, kanaati ve tasarrufu emrederek sonrasında bu tasarrufun bir kısmının mutlaka hayır olarak dağıtılmasına kurumsal olarak öncülük etmiştir.

Dünyevileşme hastalığı bugün toplumumuzu içten içe kemirmektedir. Özellikle şehirli halkımız, sürekli olarak aşırı tüketime yönelmekte ve yardımlaşmaya para kalmamaktadır. Sistem, bizi reklamlarıyla şartlandırmakta ve paranız olmazsa bu sefer borçlandırarak tükettirmekte  ve böylece gelirler sürekli olarak bir şeylere harcanmakta ve tasarruf ve devamı olan yardımlaşmaya para kalmamaktadır.

Zaviyelerde usta ile çırağı, cahil ile alimi bir araya getirip eşitlemiş ve birbirini sevdirip saydırmıştır. Bugün toplumumuzun sürekli bir kesimi bir diğer kesimini kendine eşit görmüyor ve aşağılayarak ötekileştiriyor. Bu toplum bu haliyle bir şizofreni yaşıyor. Bu toplumu bir makulde buluşturarak uzlaştırmak ve barıştırmak için insanlara Ahiliğin güzel ahlak ve fedakarca yardımlaşma ve eşitliğe dayalı sevgi saygı prensiplerini anlatmak zorundayız.

Ticarette güvensizlik had safhada. Kimse kimseye karşılıksız borç vermiyor. O eski güven ve saygı sevgi ortamını yeniden oluşturmak zorundayız. Herkes elini taşın altına koymak zorundadır.

Sonuç olarak Ahilik,  bu toplumun bugünkü sorunlarını da çözebilecek güç ve vizyona fazlasıyla sahiptir. Günümüzü geçmişimizle aydınlatmak zorundayız. Sadece onun iyi anlaşılmaması ve nasıl uygulayabiliriz sorusu bu toplumu yönetmeye talip olanların sorumluluğuna ve gözüne bakıyor.

Bu yüzden Kırşehir nasıl bir hazinenin üzerinde oturduğunun farkında bile değildir. Batı, bu hazineyi fark etmiş ve Ahilik prensiplerini buralara kadar gelerek almış ve kendine göre adapte etmiştir.

Ahiliğin bu ülkenin bir çok sorununa çözüm üretebileceği kuvvetle beklenmelidir. Bunun için Ahiliğin bütün ülkeye tanıtılması da gerekir. Bu tanıtım senede bir hafta esnafın bile katılmadığı sözde esnaf bayramlarıyla yapılamaz. Bu yüzden Kırşehir bir sorumluluk üstlenmeli ve Ahi sözcüğünü isminin başına çakmalıdır. Kahramanlar, Gaziler, Şanlılar varken bir ahlak mesajı verebilecek Ahi neden olmasın? Bu sayede bütün 72 milyon sizi Ahi ismiyle anacak ve bir gün bu neymiş acaba diye merak edip araştıracaktır. Amaç Kırşehir’i meşhur etmek değildir. Amaç bununla güzel ahlakı bütün topluma yaygınlaştırmaktır. Eh bu arada Kırşehir’de bundan güzel bir nasip alacaktır eminim.

Bu amaçla şu üç alternatif ismin halkoyuna sunulmasını teklif ve tavsiye ediyorum.

 Bu isimler:

-AHİ KIRŞEHİR

-AHİŞEHİR

-AHİŞEHRİ

şeklindedir.

Bu konuda il yönetimi ve şehrin sahibi Belediye görev ve sorumluluk üstlenmeli ve halka önce bunu duyurularla benimsetmeye çalışılmalıdır. Daha sonra halkın tercihinin hangi yönde olduğu, değişik tercih belirleme yöntemleriyle araştırılmalı ve halkın vereceği demokratik karara saygı gösterilmelidir. Eminim bu şehir halkı, bu ismi taşımaktan gurur duyacak ve bütün ülkede hatta uluslararası bir seviyede güzel ahlakın yaygınlaşmasına kaynaklık edecektir. Bunun bir devamlılık ifade eden bir şey olması, bu güzelliği daha da cazip hale getirecektir.

Rahmetli Şemsi Yastıman bile Memleket Hasreti şiiri ile Ahi Evran-ı bağrına şöyle basıyor;

Hacı Bektaş, Ahi Evran Sultanı,

Aşık Paşa, Kaya Şeyhi cananı,

İmarette neslim Şeyh Süleyman’ı,

Aşk ile bağrıma sarmak istiyorum.

Orta ve Batı Anadolu’da, Bursa, Edirne, Kocaeli, Konya, İstanbul, Sivas, Tekirdağ, İzmir, Muğla, Eskişehir ve daha bir çok ilde, muhtarlık, köy ve mahalle isimlerinden 34 yerleşim yeri; Ahi, Ahibaba, Ahi Çelebi, Ahiler ve benzeri şekillerde Ahi isminin değişik biçimleri şeklinde halen kullanılmaktadır. Diğer taraftan Evran kelimesi ise; Evrancık, Evrangüzleği, Evranköy, Evrenli ve benzeri şekillerde Evran isminin furevleri şeklinde 19 köy adı bulunmaktadır.

Onlar ismine yakıştırmış bağrına basmış da biz kendi ismimize yakıştırıp bağrımıza basamıyor muyuz sevgili hemşerilerim?

Bütün sevgili Kırşehirli Hemşerilerimden ciddi katkılarını bekliyorum. Fikirlerini veya tercihlerini Vilayete ve Belediye’ye mektup, telefon veya mail atarak ulaştırıp bir baskı oluşturabilirler.

Bütün Hemşerilerime en içten selam ve sevgilerimi sunuyor, bu değişikliğin hayırlara vesile olmasını diliyorum.         

Haberleşme için :

0 507 701 10 25

Mail : ahmet.atik@huk.gov.tr

2 Kasım 2011
Okunma
bosluk

Timur’un Filleri’ne kul ahmedin şerri (taşlama)

bir ahi kitabı yazdırıp (AHİLER; SANATI İNSAN OLAN SANATKARLAR- ahi kul ahmed) 1500 bastırarak maliyetlerini ödetip parasını ödemeyip alacaklıları kapıya dayandırtarak TİMURUN FİLLERİNİ oynayan kutlama komitesindeki 10 zatı muhterem (Vali mv.Fikret bey/belediye başkanı yaşar bey/turizm müdürü/milli Eğitim md./sanayi il md./Prof. m. Fatih Köksal/Esnaf od. bir. başk./gençlik spor il md/ Ticaret odası başkanı sn. Göçen ve bir adem daha/ her birinin adına özel acaip taşlamadır..

*

Çok uzattım çok sıktım
Gönül açmaz gül ektim
Kimler yapar duamı
Topraktaki gül bahtım

*

Sen gül ol dediler gül
Taşıyan bulunur bil
Ne gelen var ne bülbül
Topraktaki kul bahtım

*

Yaz dediler yazdım gül
Yaz gülleri yazdım gül
Güz dediler gülüm gül
Topraktaki sol bahtım

*

Ahi dönmez sözünden
Yaz demişse hayrından
Al kitabı solundan
Topraktaki şer bahtım

*

Ey vali neyler kimi
Bin motur saray yapi
Ol fakir ölsün hemi
Topraktaki kaz bahtım

*

Sana çifte söz olsun söz
Hizmet karı cesaret yaz
Haktan gayri korkmuş, olmaz
Topraktaki hardır bahtım

*

Yaşar derler bir adem
Güller diker gül adem
Bina n’ola bin adem
Topraktaki şerdir bahtım

*

Bir çifte de sana salam
Yay bu şehri sıktı elem
Kerpiç ev yap insan ölem
Topraktaki yerdir bahtım

*

Fatih hoca atlar sözü
Sözün özü hakkın sazı
Çaldım saymaz ahi bizi
Topraktaki eldir bahtım

*

Fikret çavuş kimmiş acep
Hangi makam çalsam hicap
Saygı kim hak mı kul edep
Topraktaki gel gel bahtım

*

Müdürler Adil olmazmış
Kırşehir tu kalkınmazmış
Senin sırtın kaç sopaymış
Topraktaki hardır bahtım

*

Müdürlerin Mesudu bu
İman üzre çığırır bu
Ahlak iman eğitir bu
Topraktaki yardır bahtım

*

Hay Mustafam hay sev de gel
Seyri bırak sahaya sal
Gençlik haydi koşmaya gel
Topraktaki güldür bahtım

*

Namaz acele Fuat’ım
Yunus yazdım sevabım
Al eline kıl ölçelim
Topraktaki aşktır bahtım

*

Göçen göçmüş ölen ölmüş
Sakin durma gayret çalış
Baban gitti şimdi yokuş
Topraktaki sırdır bahtım

*

Bahamettin kime kuldur
Haktan başka arar yoldur
Vakit gele eğmek zordur
Topraktaki zordır bahtım

*

Sen mi dedin ben mi yazdım
Sıkı dursan karar sendin
Çevir gazı yansın şerhim
Topraktaki zardır bahtım

*

Sağlam olan sıkı durur
Korkar gayri seni bilir
Yazar Hak’ın doğru yürür
Topraktaki güldür bahtım

*

Üç beş kula var kul etme
Hayır işi gel şer etme
Bizi ellerden de bilme
Topraktaki gülüm gül gül..

*

Dediler sen gül olursan
Elbet bulunur taşıyan
Gül oldum gülüm diken yok
Topraktaki gülüm gül gül..

*

Ahi ahmed kuldur paşa
Süzer sizi baştan aşşa
Görmez sizde sıdkı vefa
Topraktaki gülüm gül gül..

*

Var ise kelamınız bize
Sal gelsin selamınız kıza
Söz ettim hatırınız ola
Topraktaki külsünüz kül

*

Kül dedimse harı geçmiş
Aşk sizlerde er kocalmış
Bu fakir gör od’na yanmış
Topraktaki gülüm gül gül…

*

Gül derim hara dikerim
Kul varıp arşa çıkarım
Yar olsam her gün ölürüm
Topraktaki gülüm gül gül..

………..

Yazdık size şimdi bize
ahi ahmet kefen dize
Baş ucumda çevir göze
Ölmekteki hazdır bahtım

*

Demem size ölün kime
Hayat size ölüm bize
Yaşarsınız üç gün fazla
Ölmekteki sazdır bahtım

*

Yaz kelamı hak sazıdır
Kim okumaz şer başıdır
Bu çobanın kıl işidir
Ölmekteki hoştur bahtım

*

Bir söyledim pir söyledim
Kul olup da hak söyledim
Sazı kırdım hu söyledim
Ölmekteki erdir bahtım

*

Olur verin ya vermeyin
Dosttan sayın ya saymayın
Ahi kul ahmed bilmeyin
Ölmekteki nurdur bahtım

*

Dilenmedik merhamet, yaz
Hak var ise bir makul söz
Üç gün sonra kurulur, yaz
Mahkemedeki hak bahtım…

*

ahi kul ahmed

7 Ekim 2011
Okunma
bosluk

Allah der çalışırız (Başsöz)

Güllerim
Ahi güllerim
Sizleri çok özlerim
Yanımda hep
Bir ahi beklerim
Güllerim güllerim
Ben hep
Hakka gül derenim
Ahilerim
Canlarım
Güllerim

BAŞSÖZ

Allah’ın (cc.) adıyla, Hz. Muhammed (a.s)’a salatü selam olsun.

Değerli Okuyucu,

Elinizde bulunan bu küçük kitapçık Kırşehir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’nin Ahiliğe küçük bir hizmet sağlamak amacıyla talebi üzerine acizane Kırşehir, Aşıkpaşa Mahallesi Tekke Sokak’ta yetişmiş bir kardeşiniz olarak tarafımızdan hazırlanmıştır. Fikri çalışma bu acizden, maliyetlerini karşılamak da anılan birlikten olmuştur.

Bu satırları yazmaya başlarken, bir yandan Müslümanların terörist olmadıkları, onların da diğer insanlar gibi barıştan yana oldukları yolundaki, bildik/alışılmış yorumların -iyi niyet¬li- bir yenisini dinliyordum görsel basında. Öte yandan da seni, onu ve beni yani bizi nasıl bir geleceğin beklediğini düşünüyor, gelecekte neler yapılması gerektiği sorusunu -hemen her gün sorduğum bu soruyu- kendime bir defa daha soruyordum.

Düşündükçe gördüm ki, -11 Eylül’ün, yeryüzünün gerçek şer odaklarının maskelerini düşürmesi ve insanlığın onları daha yakından tanımış olması gibi son derece müspet rolü yanında- İslam dünyası için de, tarihinin önemli bir dönüm noktasını teşkil etmesi de mümkündür. Zira İslam bir yandan 11 Eylül sürecinde Batı tarafından terör ile eşanlamlı hâle getirilmeye -kasıtlı olarak- çalışılmakta, buna mukabil İslam dünyası çok farklı tepkiler vermekte, daha doğrusu ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette bocalamaktadır. Bu durumun tek kelimeyle manası İslam dünyasının tarihin dışında kalmasıdır.

Bir başka ifadeyle İslam dünyası tarihin öznesi değil, nesnesi durumundadır. Tarihin şu andaki öznesi olan Batı -Kıta Avrupası ve Amerikasıyla Batı- ise, insanlığı son derece vahim gelişmelerin eşiğine getirmiş bulunmaktadır. Batı, yeryüzünün beşeri-maddi bütün imkânlarını kendi egoizmi ve çıkarcılığı uğruna vahşice, hoyratça
zalimce, adaletsizce, müsrifçe talan etmeye devam etmekte ve bu düzeni “Globalizasyon” “Küreselleşme”
“yeni dünya düzeni” etiketi altında kendi dışındaki dünyaya dayatmaya ve kalıcı hâle getirmeye çalışmaktadır. İslami terminoloji ile ifade edecek olursak “şer odakları” her çeşidiyle “munker”i yay(gınlaştır)makta; “hayır odaklan” ise. her çeşidiyle “ma’rûf’u yeryüzünde egemen kılmakta başarısız kalmaktadırlar. Bu denklemde İslam dünyasının olması gereken yeri elbette ki “hayr”ın safında olmak, hatta öncülük rolü oynamaktır:

İşte böylece sizi orta bir ümmet yaptık ki, insanlara karşı şahit olasınız, peygam¬ber de size karşı şahit olsun. (2/el-Bakara, 143)

Siz insanlar için [tarih sahnesine] çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz, iyiliği (ma’ruf) emreder kötülüğü (munker) yasaklar/engeller, Allah’a iman edersiniz. (3/ Âlu İmrân, 110)

Ne var ki İslam dünyası şu anda böyle bir rolü yerine getirebilecek durum¬da değildir, zira bunun için gerekli donanıma sahip değildir. Burada söz konusu olan “donanım” sadece madde planında “kalkınmışlık-gelişmişlik”ten ibaret değildir, Bilakis asıl donanım eksikliği hiç düşünmediğimiz bir alanla, yani “Müslümanlığımız” ile ilgilidir. Bu noktada “İslam dünyası İslam’dan uzaklaştığı için geri kalmıştır, tekrar İslam’a dönerse bütün problemler çözü¬lür” şeklindeki yüzeysel ve yaygın yaklaşımdan bir farkımızın olup olmadığı akla gelebilir.

İki söylem arasındaki zahiri benzerliğe rağmen, özde çok derin bir fark vardır. Bu derin fark yaygın söylemdeki “İslam’ın geçmişteki yorumlardan ibaret, geleneksel yaklaşımların tekrarı niteliğindeki geleneksel/taklidî bir “İslam” olması; her şeyin hazır İslami çözümlerinin elde mevcut olduğunun “varsayılması”; buna mukabil bizim işaret ettiğimiz “Müslümanlık”ın yeniden inşa edilmesi gereken bir “dünya görüşü” olmasıdır. Daha açık bir ifade ile İslam dünyası problemin sadece verili bir İslam’a dönmek kadar basit olmadığını; bilakis dönmeye ve ihya¬ya çalıştığı verili “İslam”ın birçok iç problemle karşı karşıya bulunduğunu, dolayısıyla kendi “İslam’ımızı kendimiz inşa etmekte mükellef olduğumuzu” bilmesi gerekir.

Yine bilmesi gerekir ki, bu yeniden inşa süreci parçacı ve yüzeysel değil, kapsamlı ve köklü bir çaba olmak zorundadır. Zira artık İslam sadece Müslümanlar için değil, bütün insanlık göz önüne alınarak ve gezegen ölçeğindeki gelişmelere merkezi bir önem verilerek yeniden formüle edilmek durumundadır. Bu yeni formülasyonu, “İslam’ı bir “dünya görüşü” olarak sunmak” şeklinde özetlemek mümkündür.
İşte elinizdeki bu küçük eserin temel hedefi İslam’ı bir “dünya görüşü” olarak sunabilmek için onun içinde ürettiği ve tamamen onun normlarına göre geliştirerek Türk gelenek ve görenekleriyle bezenerek akli bir usta (Ahi Evren) tarafından inşa edilerek piyasaya sürülen ve insana uygunluğu nedeniyle yaygınlaşan ve pislikleri arasına almayarak ve kesip atarak uzaklaştırmak suretiyle uzun bir yaşam sürme şansı elde eden AHİLİK anlatılmayaca fakat tanıtılıp sohbet şeklinde sevdirilmeye çalışılacaktır.

Bunun bir amacı da, bu suretle İslam dün¬yasının tarihe müdahil olmasını sağlamaya yönelik bir katkıda bulunmaktır.

Elinizdeki bu küçük çalışma dine dayandığı halde dinİ boyutu anlatılmamış bir Ahi kitapçığından, ya da siyasi ve ideolojik, ya da tarikat veya parti mülahazasıyla yazılmış ve aslından koparılmış bir Ahi kitabından farklı olacaktır. Öyle ki insanlar itikatlarındaki sapmalardan dolayı hemşericilik dinine yada ahi dinine tapmak istemektedirler. Allah’ın yücelmesi ve peygamberin örnek alınması gerekir ve bütün müslümanların ümmet ve kardeş olarak görülmesi gerekirken, hemşeriler, yada hemşerilerin içinde dar bir alanda ahilik için çalışmak istemektedirler. Bir üst paranteldeki bir başka sara hastalığı ise Milliyetçiliktir. Milliyetçilik, İslam’ı ve ümmeti parçalayan afazi bir hastalıktır.

Işte bu saydığımız hastalıklar Ahiliğin de bu tür insanlar tarafında kendi bakış açılarına göre yorumlamak istemeleriyle yeni bir afaziye yol açmaktadır. Tarafsızlıklar yitirilmektedir. Hatta Dr ünvanıyla yazanlar bile “aman İslam’ını anlatmayalım da Batılılar örnek alsınlar” dalalet veya gafletine düşebilmektedirler. Böylece Ahiliği İslamın bir başarısı olmaktan uzaklaştırıp İslam’ın tebliğ gücünü zayıflattığının farkında bile olmamaktadfırlar. Allah iman ve idrak versin onlara.bu, elma var ağacı yok demeye benzemektedir.

Bu noktada yapılması gereken şey şu olabilir.. Kırşehirdeki Ahilik Araştırma merkezi önce Enstitüye dönüştürülmelidir bir..bu dönüşüm yapılsın yapılmasın piyasaya çıkmak isteyen her Ahi kitabı bu merkezin onayından geçmesi teşvik ve sağlanabilir. Basılacak kitabın kapağına bu merkezin tasdikinden geçtiğine ilişkin bir logo ve ibare yazılırsa bu iş olur. Insanlar da adeta kalite kontrolden geçmiş gibi bu kitapları almaya yönelirler ve dışardakilerin satışı düşer. Ilgili merkeze duyurulur..

Bu küçük çalışma bu yönde bir kırılma ve yeni bir anlayışın yerleşmesi yönünde atılmış bir ilk adım olabilirse amacına ulaşmış olacaktır.

Bu vesileyle, bu çalışmanın, imkânsızı mümkün kılan imanın davasını yüklenecek olan “Âsım’ın Nesli”ne küçük bir öğüt olmasını diler, bu neslin yetişme¬sine de vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederiz.

10 Eylül 2011
Okunma
bosluk

Ey Ahiler Kendi kendimize saz çalalım, bacılara sofra düzdürelim biraz

Ahilerde yemek yeme adabı diye bir adab vardı. Eller önceden yıkanırdı. Hane sahibi buyur etmeden kimse sofraya oturamazdı. Aksi adaba mugayir sayılılrdı. Herkes kendi önünden sağa sola bakmadan ağzını şapırdatmadan sessizce sakince, başkasının da o kaptan eşit yemesine fırsat vererek yemeliydi. Yemekler ayrı ayrı tabaklara konmazdı. Tek ve büyük bir kalaylı bakır veya toprak çanak/çömlekten birlikte yenirdi. Tek kaptan yemenin manası ahi kardeşiyle bir şeyi paylaşabilmeyi öğrenmek ve bunda hakkaniyete dikkat edebilmesini sağlamaktı. Kaşıklar tahta şimşir gürgen veya dut kaşıklardan olurdu. Yerken bu kaşıkların sizden tarafından ağzınıza götürmeniz ters tarafından ise yemek ya da çorbaya batırmanız gerekir idi. Böylece ağzınızdan bir miktar bulaşığın yemeğe girmesi de önlenmiş olurdu. “ye kürküm ye” benzetmesi Ahi Evren’in Letaif’inde de geçiyor. Yani sofrada bile adamına göre muamele etmeyeceksin demek istiyordu. Ve etmezlerdi. Aşırı yemek yememek gerekiyordu ve iştahı varken çekilmek gerekliydi. Ekkel (obur) olmamalıydı ahi.. Havvasların doyana kadar, avamın doyduktan sonra yemesi haramdı. Fakat ahiler havvastan sayılırdı.

Yemekten sonra hane başkanı dua ederdi. Onların geleneksel duaları şöyleydi:

“Rabbim Teala yedirsin içirsin. Yahşilarla tanıştırsın, yamanlardan uzaklaştırsın (kötülerden), yiyenlerin yedirenlerin üstünden belaları aştırsın, cennet nimetleriyle tanıştırsın, cehennemden uzaklaştırsın, kabeyi dolaştırsın, zemzeme kavuştursun, artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin”

Ahi ocakları bugünkü köy odaları şeklideydi. Ramazanda oralar da şenlenirdi. Oralarda da ahi edep ve usulleri uygulanırdı. Bazı oyunlar oynanırdı. Halk şairleri elde sazla köy köy gezerler türkü çığırırlardı.

Zaviyelerde yemekten sonra dua edilir. Ortalık temizlendikten sonra bir güzel sesi olan kuran okurdu. Daha sonra kısa bir süre tefsir dersi başlardı. Arkasından hadis izahı yapılırdı. Daha sonra kadı veya bir müderris belli bir konuda sohbete başlardı. Daha sonra ustalar kendi çırak ve kalfalarına meslekin inceliklerini anlatımlarda bulunurlardı. Artık vakit ilerleyince yaşlı ve ustalar çekilir evlerine giderlerdi. Gençler geç saatte yaran sohbetine geçerlerdi. Artık oyunlar oynanır, şakalar yapılır, hem de ne eşşek şakaları. Bugün bile hala Çankırı bölgesinde devam ettiğini haber almaktayız. Biz de şu iki dörtlüğü karalayıverdik yarısı eşek şakası olmak üzere.

Birisi bize dost olmak istemiş. Biz de onun hakiki güvenilir bir dost olup olmayacağını öğrenmek için önce çok güzel bir şiir gönderdik.

Nemrud kim İbrahime

Bostan yap ateşine

Hakkın gül didarına

Halilim diyen menem

***

Kırdım nefsin çerisin

Giydim takva libasın

Pak eyledim odasın

Gel gönlü yuyan menem

***

Adıma “kul”u takdım

Sırrı aleme çaktım

Levhi kalemden yazdım

Dilde söylenen menem

***

Bunlar senin kulların

Günahı çok bunların

Sal bunları Ahilerim

Postta oturan menem

***

Bırak beni yanayım

Kül olup savrulayım

Muhammed’e post olayım

Var bak tebaan menem

Bu şiir çok güzel bir karşılık buldu ve gözlerinden öperim diye bir mesaj geldi. Arkasından şu şiiri yolladık:

Olmaz bu kadar ucuz olmaz

Hak kelamı elbet satılmaz

Keşke yüküm himmet olaydı

Bu sekleme eşşek bulunmaz

***

Vardım at pazarına eşşek diye

Eşşek osurturlar bana at diye

Gördüm ademini kır eşşek diye

Bu seklemi ademe eşşek dayanmaz

Bu kez tık yok. böyle olunca anladık ki bundan bize mürid çıkmayacak. Zira iyime de iyi kötüme de iyi demeliydi…İzahı bunun şöyle: Bir buçuk (bir erkek bir kadın) müridi olan bir zat varmış Ankara ilinde. Müridleri bir gün demişler ki “hocam bir keramet gösterseniz de müridleriniz artsa demişler. Hoca gerek yok dediyse de dinletememiş ve bir gün Pazar yerinde bir karganın başını kopardıktan sonra tekrar yapıştırmış ve uç demiş o da uçmuş. Bunu gören ahali o zata mürid olmak için akın etmiş. Evler almamış yeni müridleri. Fakat bunları bir gün imtihan etmek kaç tanesi gerçek ihlaslı mürid olabilir diye kavara denen kuru bağırsağı beline dolayıp cemaat olarak namaza durmuşlar. Hoca rukuya eğildikçe bağırsaktan ossuruk sesleri çıkınca yeni müridler “bu abdestsisiz arkasında namaz kılınmaz deyip hepsi de müridliği terketmiş. Aynı eski birbuçuk müridi kalmış geriye. Onlar şöyle düşünmüş: “bir bildiği olmalı”demişler. Hoca onları yanına çağırıp demiş ki: gördünüz mü kargayla toplanan kavarayla dağılır demiş. Bizimkisi de o hesap işte..

Zaviyelerde bazan halk oyunları niteliğinde ya da ortaoyunları da oynarlardı. Örneğin bir değirmenci ortaoyunu vardı ki kırar geçirirdi. Şöyle: köylü eşeğine biner gelir. Yastıklar sırtta ya da adam adamın sırtında. Değirmenci bunlara git sonra gel der. Bir daha bir daha tekrar takrar gelir giderler. Değirmenin çalıştığını göstermek için sopalarla birbirine vurarak insanların önlerinden geçer. Değirmencinin dediği sıra çok diyerek aslında rüşvet istemektedir. Birisi birinin kıçının altından bir sopa vurur ve elini uzatır avucuna örnek un düşürüp kontrol etmek istemiştir aslında. Derken kadıya şikayete giderler. Kadı yaşlı biri olur. Fakat kadı namazdadır ve namaz bir türlü bitmemektedir. Çünkü kadı da rüşvet istemektedir. Derken oradan da eli boş dönerler. Sonrasında bu düzenin bozukluğuna ilişkin taşlama mahiyetinde şeyler söylerler. Zaviyelerde geleneklerin etkisi olarak halk şairleri de gelirdi. Halk türküleri söylerler, saz çalarlar, şairlerin atışmaları olur, yahut acı bir ölme veya öldürme olayı ağıt şeklinde anlatılırdı. Bu ağıtlar Pazar yerlerinde de bir taşın üstüne çıkıp anlatıldığı olurdu.

Bir Türkmen olan Pir Sultan Abdal’a bir yol verelim..

Bu yıl yaylanın karı erimez

Eser badı saba yol bozuk bozuk

Türkmen çıkıp yaylasına yürümez

Bozulmuş aşiret el bozuk bozuk

***

Elim varmaz güllerini dermeye

Dilim varmaz hasta halin sormaya

Dört kitabın manasını yormaya

Sazım düzen tutmaz tel bozuk bozuk

***

Pir Sultanım yaratıldım kul diye

Zalimlerin elinde mi öl diye

Dost name göndermiş durma gel diye

Gideceğim amma yol bozuk bozuk

Kırşehir’in adının;

AHİ KIRŞEHİR

AHİŞEHİR

AHİŞEHRİ

‘den birisi olmasını teklif ediyoruz. Ancak bize AHİ KIRŞEHİR daha cazip geliyor. Çünkü Kırşehir ismini oraya Türkmenler verdi. Bu ismin korunması uygun olur. Bu yolla Kırşehir’in Ahiliğe daha güzel hizmetler yapması umulur. Tabbi sizin ahiliği anlatabilecek yetişmiş ve fedakar adamınız varsa.

Türkmen Mutasavvıfları ile Mevlana ve diğer tarikatların anlayışı arasındaki farklar.

Sofi anlayışı dönme, raks, cezbe ile Allah’a ulaşma, seyri sülüki enfüsi, kendi benliklerini ne kadar iyi tanırsa Allah’ı da o kadar iyi tanır. İnsan ruhunun derinliklerine nufus etmek onları keşfetmeye dayanır. Bunlarda tabiatı tasavvur eden hiç bir şey yoktur. İnsan ruhunun kötü eğilimlerini iyiye yönlendirmeye çalışır.

Türkmen Mutasavvıfları ise seyru süluki afaki’dir. Tabiata yönelir. Neden? Çünkü Türkmen tabiatta yaşıyor. Yağmurla, davarla, yaylayla, çimenlerle, dağlarla, güneşle, gecede ayla, soğukla, sıcakla birlikte yaşıyor. O eşyaya tabiat kanunlarını nasıl yarattığını ve insanın nasıl yaratıldığını, onun yaratılışındaki azameti düşünüyor ve tabiatı keşfederek Allah’a ulaşmaya çalışıyorlar. Ahi Evren ve Hacı Bektaş-ı Veli Türkmendir. İşte Ahi Evren’in aynı zamanda bir şeyh olmasına rağmen akşam ders gösterip sabahleyin iş başı yapması, fikirlerinde eşari mezhebini taklid etmesine rağmen anlattığımız şekilde yine farklı bir yol izlemesi, onun bir şeyhten ziyade filozof olması gibi bir çok neden hayatla iç içe bir din ve ahlak ve çalışma anlayışının doğup gelişmesine yol açmıştır. Bu tenasub ahiliğin kısa sürede köylere kadar yaygınlaşmasındaki ana amil olduğu gibi aylakları ve suçluları içine almamasının da etkisiyle 800 sene uzun bir hayat sürdürebilmiştir. Hayvanlar aleminde bile güçlü olandan ziyade uyum sağlayabilen hayatta kalır. aynı hikaye…

Ahiler bir dua ederlerdi. Bu dua bir hadistir ve Ahi Evren’in Letaifi Gıyasiye kitabında da yer almaktadır. Bu duaya Kırşehir’liler olarak çok ihtiyacımız var diye düşünüyorum? İlme değer vermiyoruz ve hakkı bilip yanlışta toplaşıyoruz gibi geliyor? Şöyle ki: Hadis dua:

“Allahümme erinel hakka hakkani, verzukna ittibaehü. (Allah’ım bize hakkı göster (tanıt) ve o hakka uymayı da nasib et)

Allahümme erinel batıle batılen, verzukna ictinabehü (Allah’ım bize batılı tanıt ve o batıldan uzak olmayı da nasib et.)

Ve erinel eşyae kema hiye hakkahü (Eşyayı da nasıl ise öylece bize tanıt)”. Amin…

8 Eylül 2011
Okunma
bosluk
kırşehir Son Yazılar FriendFeed

Dili Seç

cami alttan ısıtma
halı altı ısıtma
cami ısıtma
cami ısıtma