Ya Rabbi kalbimi minhaç ettim
Gönlüme girmedi senden gayri
Ya Hadi bendimi sertaç ettim
Yadeli sormadım eldir deyu
***
Miracım sanadır dünden güne
Hüsnü aşkın can bahadır diye
Yolum edep yoludur kıldan ince
Sırrına eremedim erdir deyu
***
Kullar gül bahar, ağlar gül kokar
Güller diker günah için her bahar
Her bir sözüm der yadı gül-i seher
Gülünü deremedim yardır deyu
***
Miraçta yare kahve yapayım
Şekerli mi sade mi sorayım
Cümle ümmete gel gel diyeyim
Gelen kahvemi içmez sohbet neyu
***
Ya rahman senin dostların kimdir
Dost kılmaz isen küserim öldür
Kul dosta paha verdiğin aşktır
Aşkımı diyemedim ardır deyu
kul ahmed
MUCURLU MULLA’NIN ASKERDEN ÖLÜMÜ ÜZERİNE NİŞANLISI ÜMÜŞÜN AĞIDI 1940….
laf bilmez sayın altıparmak
hem dede hem baba ol’vermek
haydi alemi biz çoğaltak
er olacak halka adam lazım
***
tayyipin 3 sözü sana kaldı
bağırıp durursun ona dahi
cümle kulların çocuk muradı
kul olacak hakka derviş lazım
***
hak vermiş şükreyle yerden göğe
salmış ruhunu gökten anaya
sarılmışsın cilveyle sebebe
şükr edecek hakka kullar lazım.
***
lafın bitmez siyaset satarsın
kimse tınmaz bir de din katarsın
karganın taşı hazırdı bilmezsin
şah olacak halka tayyip lazım
***
ben haktan yanayım hak yarim
sen kimden yanasın hak neyin
ümmeti bırakıp TÜRK’üm dersin
vah olacak günde iman lazım
***
şöyle bir kızıver arkamdan gari
çaldığım felah olmaz ne’tsen dahi
hak yazanın eli ateşe dahi
gir diyecek günde hatır lazım
***
görcez şeriat mıdır tokadın
yoksa tarikat mıdır ki yolun
kime kulsan olsun hakikatin
HAK diyecek günde aşk lazım
***
kul ahmedim kızarak seversin
demediğin bırakmaz üzersin
hak yaratmış öyle söversin
“kalk” diyecek günde namaz lazım
akıllılar bu dünyayı
deliler öte dünyayı
abdallar ki hak rüyayı
şerre yormazlar aslanım
***
ortak akıl da ne öyle
sağ duyu de hakkı bile
aklı selimdir yol bula
küfre gitmezler aslanım.
***
iki siyah, yahudi kor
kız hileyi hileye ver
cümle mümin kullara sor
safa durmazlar aslanım.
***
bektaşinin parasını
allah nebi ölçüsünü
aç durmanın yamanını
toka sormazlar aslanım
***
sen ne dersen de gönülden
arif çıkmaz ol cahilden
yazdığından güldüğünden
safa demezler aslanım
***
kişi ki, her varı var bile
cümle halleri haktan ola
ol yazdığını HAK duyura
kula komazlar aslanım.
***
bu sözüm sezgine ola
sabah akşam namaz kıla
ol kullara hutbe ok’ya
seni duymazlar aslanım.
***
bir de baban okusun hutbe
ey cem’at sahanda yumurta
cız dedi yürekler ALLAH hay
hali bilmezler aslanım
***
kul ahmedim yazar dizersin
onca sırrı kime açarsın
dostum diye kimi bilirsin
HAKKA küsmezler aslanım.
kul ahmed
tel etmişsin boğun ne ki derdin
şiir deyip nesre gül atmışsın
söz dilden olmaz dulkadiroğlu
şiir deyip de nesre gül atmışsın.
*
benim güreşim el huzurundadır
söyle derdini, er huzurundadır
gizli sırlarım hak huzurundadır
şiir deyip de şekle gül atmışsın.
*
bunca lafı güzafı bilmem mi hey
hak’tan bir fısıltı bu bilmem mi hey
nazargahı ilahi duymam mı hey
şiir deyip de nekre gül atmışsın.
*
benle aşşık atılmaz bilmedin mi?
rezil etmeden salmam görmedin mi?
ben kullara dost olmam yazmadım mı?
dostum deyip de ele gül atmışsın.
*
kul ahmedim çal kalem rüzigara
hakkı resmeyleyip gönlü efkara
görelim kim görür anı semada
dostum deyip de HAK’ka gül atmışım
*
Dulkadiroğlu!…
*
şiiri nesirle anlatma tezatı işleyen sn. yazar ve müdür Dulkadiroğluna taşlamadır…
*
ahi kul ahmed
yoktun ortalarda bir çıktın pir çıktın.
kalem çalıp da hak yoluna el attin.
doğru söze eğri diyeni alttettin
mahmudum sen bunları nerden öğrendin?
*
bir hoca gelir bir hoca gider belli
hak söz yere düşmez öyle tevekkeli
Rahman kullarına bakar niderler ki
Rabbimin şol kulları saftan bileydin
*
o işini bilir sen çok telaş etme
yumuşak ol ki kullarını ürkütme
sırrı hal ile bezemedikçe açma
nihanım sen bunları sözden sileydin
*
kaf nun ile aşka düştü oldu alem
mim dedi nurun ziyaı saldı diyem
alemlere rahmeti muhammed kılam
veraım sen bunları hak’tan bileydin
*
gözel adı var mahmudu mustafa mı
ol cümleye ki sultanı asfiya mı
şefkat üzre yaşlar döker ümmetim mi
ümmetim ol günahı hepten sileydin
*
kul ahmedim dellenir döner dururum
yavan bulsam yağlı bilir gevinirim
aşkla sever vedüd söyler avunurum
kulların şol niyazın sevdim diyeydin
*
RABBİM!…
*
Kırşehirli yazar mahmut beye güzellemedir…
*
ahi kul ahmed
Karganın biri yavrusuna öğüt veriyormuş. Demiş ki “bak oğlum, bizim en büyük düşmanımız insanoğludur. Eğer o yere eğilirse bil ki bir taş alıp sana atacaktır” demiş. Yavrusu anasına “anacığım ya elinde taşı hazırsa” deyince “oğlum sen öğüdünü almışsın” demiş.
Nasrettin hoca bir gün eşeğine binmiş gidiyormuş. Bunu gören birileri demiş ki; “koca adam utanmadan göbeğiyle şu eşeğe eziyet ederek biniyor” demiş. Hoca eşekten inerek yürümeye başlamış. Az ilerde bu sefer eşeğin yanında yürüdüğünü gören başkaları “Şu enayiye bak, eşeğe binmeden yanında aptal aptal yürüyor” demişler. Hoca bakmış ki olmayacak, eşeği kendisi sırtlamış..
İngilizler “ortalama her şeyde, her şey de ortalama” derler. Bu ümmetin de vasat “orta” bir ümmet olduğunu unutmamak lazım. Yani “ortalayın” gitsin diyoruz. Varsa rastladığınız hatalar onları “insanlık hataları” olarak geçin gitsin. Ana hatlarıyla “bu it bu deriyi sürür mü?” deyin yeter. Hata ararsanız her lidere sizin yerinize ben onlarca hata bulayım isterseniz. İşte kantarınıza girecek batman batman yünler aşağıda. Hangisi çakıldaklı, hangisinden iyi yün ve yatak olur siz seçin. O yatakta kendinizin yatacağını unutmayın. Düğün sizin..
Babam sınavda sormuş. “yönetici halka hizmet edendir” sözünden ne anlıyorsunuz diye. 4 sınıfta 100 kişiden sadece birisi cevap vermiş. “Bu ilahi bir iştir. Günümüzde yönetici halkın efendisidir” Bu çocuğu araştırmış ve imam hatip mezunu ve amiriyle kavgalı olup her haksızlığa isyan eden bağıran bir çocuktu diyor. Onu adalet için bağırmasından dolayı kolladım diyor.
LİDERLERİ TARTIDA GÖRELİM
Türk seçmeni meseleye kurumsal olarak fazla bakmıyor. O lidere bakarak karar veriyor. Biz dini baksak da seçmene uymak zorunda kaldık. Görelim ilim ne dedi bize, biz de diyek size.
- RECEP TAYYİP ERDOĞAN: Gerçek bir lider özelliklerine sahip. İyi bir hatip ve çok çalışkan. Standart ve kasıcı bir tip değil. Yaptıklarını önce hayal ederek yapıyor. Bu yaklaşım bir bilim adamı yaklaşımı ve süper. Vizyonu olmayan muhasebeci cahiller alternatif proje üreteceğine onu eleştiriyorlar = kifayetsiz muhterisler.
Einstain bile izafiyet teorisini bulurken rol model olarak Allah’ı seçti ve şöyle hayal etti. “eğer ALLAH’ın yerinde olsaydım bu evreni nasıl yaratırdım” dedi ve keşfini tamamladı. Bunun anlamı inanç geniş düşünme yeteneğini artırıyor demektir.
Sayın Erdoğan farklı düşünerek topluma ileri hedefler gösteriyor. 2023 hedefinde keşke AHLAKİ HEDEFLER’de olsaydı biraz. Örneğin iyilik, yardımlaşma, faydalı insan, faydalı işletme, hoşgörü, güleryüzlü idare ve güler yüzlü insan ve insanlık yüzdeleri subjektif de olsa birer hedef olarak konsaydı ne kadar güzel olurdu. Bunlar evrensel olduğu için sağcı solcu kimse karşı çıkmazdı.
2023 ekonomik hedefleri güzel. Öngördüğü hedefe göre %2 Amerika’da enflasyon olsa, %1 Türk lirası değerli kabul etsek ekonominin her yıl aksamadan %5 büyümesi gerekir. (CHP’de olması gereken büyüme oranı %7’dir.) Bu hedefleri tutturmak çok etkili, çok yönlü, esnek politikalar, yapısal dönüşümler, ürettiğin kadar tüketme zorunluluğu ve her dışsal ihtimallerin aynı yönde dizilmesi yani kaderin buna izin vermesi gerekir ki bu iş çok zor görünüyor. Fakat hedefsiz de olmaz. İşsizliği önlemede yapısal dönüşümlere eğilmiyor. Dar gelirliyi biraz daha düşünmesi lazım. Kürt meselesinde danışmanları “TEK” şarkısını söyletiyorlar. Esnek çözümler aramalı. Şiddet kalkınmayı da engelliyor unutmamalı.
Halbuki Japonların yaptığı gibi beş yılda çelikte birinci olacağız dediler ve oldular. 10 yılda arabada birinci olacağız dediler ve oldular. Brezilya ağır sanayi hamlesinin arkasından şimdi ilk 10 gelişenlerin içinde. Yani ağır sanayi merkezli reel üretimi hedef alan yapısal dönüşümler gerekiyor. Artık işsizlik kölem olsun benim. Biz kısmen bir korumacı politika da izleyebilmeliyiz. Rekabet için açıyoruz demek ne demek? O rekabeti içerde sağlasana. Güney Kore hem içeriyi korudu hem dışa açıl dedi. Orada kimse Samsung’dan başka telefon kullanmıyor. Milliyetçiliğe bak. Bir mersedese binmek için 10 mersedes parası ödeyerek ithal etmeniz gerekir. Anlamış olmalısınız. Niye öldün Erbakan? Ağır sanayi hamlelerinle alay ettik? Artık arayacağız senin fikirlerini ve milli duruşunu. Sana Allah’tan rahmetler diliyorum..
- KEMAL KILIÇDAROĞLU: Emekli bürokrat. Fikirsiz. AK Partinin sadaka edebiyatını taklit ediyor. Yelpazesinin yetmediğini bildiği için sağdan da adaylar gösterdi. Hiç kürdüm, aleviyim demeden ince bir siyaset götürüyor. Ulusalcı görünmesine rağmen şu üç sokuşturmayı yediriyor. Yerel yönetimlerin bağımsızlaştırılması, PKK affı, cem evlerinin ibadethane sayılması.
Tayyip beyin her projesine bir kulp buluyor. Bürokrat olduğu için hayalsiz ve uzun vadeli hedefleri yok. Sadece sorunu yerinde rütüş yaparak geçiştirme anlamında çözme kabiliyeti var fakat yapısal değişiklikle sorunu kökten uzun vadeli hem çözme hem yeni dengeli yapıya kavuşturma vizyonuna sahip değil. Uzmanlıktan ziyade ayrılınca muhasebecileşmiş. Muhasebeciler ise fikir belirtmeden sadece kaydederler.
800 000 işsize iş bulacağını iddia ediyor. Fakat şu an ki yatırım düzeyi ancak 500 000 kişiye iş bulma kapasitesinde. Dolayısıyla işsizliği azaltamaz ve kısmen yalan söylüyor. Dış finansman konusunda ve özelleştirme konusunda kasıcı yavan politikalarla bu sorunu çözemez. Fakir edebiyatı ile kısa yoldan oy peşinde havası veriyor. Halbuki ülkede fakir de var orta halli %50’lik bir kitle de var elbette zengin de var. Fakiri çalıştıracak olan da zengindir. Yani sorunları kısmi merhamet şarkılarıyla çözemeyiz. Her parti fakiri düşünmeli elbette.
Öngördüğü hedefe göre %2 Amerika’da enflasyon olsa, %1 Türk lirası değerli yürüse ekonominin her yıl aksamadan %7 büyümesi gerekir. bu hedefleri tutturmak çok etkili, çok yönlü, esnek politikalar ve her dışsal ihtimalin aynı yönde dizilmesi yani kaderin buna izin vermesi gerekir ki bu iş çok zor. Yani hedef cilalı lakin at yaşlı görünüyor.
- DEVLET BAHÇELİ: Bir kere evlenmemiş bekar. Bu suç değil ama senin benim başımda ne işin var. Çocuğu olmayan kişi merhameti tanıyamaz. Onun için de küfredip saldırganlığı milliyetçiliğin de bir uzantısı olarak kurumsallaştırıyor. Namaz kılıyor fakat Namazı ona milliyetçilik yasak diyor fakat o Allah’ı duymuyor. Etrafına sakin olun diyor fakat kendisi küfür ve hain suçlamalarıyla nasıl bir örnek olduğunu düşünmüyor.
Sürekli AK Parti’yi hedef gösteriyor. Bunun anlamı en saf düşünceyle CHP dostumuzdur demek istiyor. Halbuki MHP içinde de inançlı insanlar var, AKP içinde de. Bunların ortak seçmen yapısı nedeniyle kardeş olması gerekirken düşman partiler olarak gösteriliyorlar. Yani kontrol altındaki MHP ile aslında Dindarlar kontrol ediliyor demektir. Bu onun DEVLET değil DEVLETİN ADAMI olduğunu gösterir. Şimdi bir kısım ülkücüler gidip CHP’ye oy vereceğiz diyorlar. Ne diyelim Allah feraset versin…
Sınavsız üniversite diyor fakat 1 700 000’den 600 000’i diyelim sınavsız seçtin ve yerleştirdin. Geriye kalan 1 100 000 kişiyi hangi üniversiteye yerleştireceği konusunda fikri yok. Bunun adı göz boyama..
700 000 kişiye iş vereceğiz diyor fakat ekonominin şu anki finansman yapısıyla 500 000 kişiye iş verebileceğini, 200 000 kişilik yalan söylediğinin farkında değil.
Tayyip beyin projelerine karşı çıkıyor. Ne vizyonu ne kendine has bir projesi var. Her şeye muhalefet ve suçlama edebiyatının halkta cevap bulmayacağını fark edemiyor garibim. Devletin bitmez kesesinden sadaka edebiyatına o da katıldı. İnsanın dilenesi geliyor. Sahi dilencinin o üç kuruşla bir çorbayı en lezzeti içtiğini (çorba lezzetli değil, damak lezzetli fakirlikten dolayı) biliyor musunuz? Anlatırım sonra..
ORTAK AKLIN DOSTU OLMAZ. UYANA GÜL ATAR, UYMAYANA TIRPAN SALLAR. SEN AKLI SELİM’DEN YANA OL Kİ KAZANABİLESİN. ÇÜNKÜ HEP AKLI SELİM KAZANIR.
Ortak akıl denen ya da sağduyu denen şey hiç sapmaz. Eskiler bunlara “çarıklı erkan” da derlerdi. İşte sempatizan dışındaki SESSİZ KALABALIKLAR seçimin sonucunu belirler. Onlar geride durur fakat tabancası 14’lü gibidir attığını vurur. Vurduğunu başa getirir. Bir müddet öyle gider. Doğrular değiştikçe onun avı da değişir. Ona mutlak doğru yoktur. İndirici bindirici dünya da doğru olan aklı selimdir. Siz de aklı selimden yanaysanız size gül atabilir şayet kısmetiniz varsa. Aklı selimden siz saptıysanız hemen tırpan sallar, çürür gidersiniz tarlada, toplayıp ineklere veren de olmaz…partiler çöplüğünü görmüyor musunuz? Her kel tarak taşırmış biliyor musunuz!!!
ALLAH SÖZÜ DİNLENEN EN BÜYÜK SEÇMENDİR
Allah’ı unutarak bir yere mi gidiyordunuz yoksa? Bi dakka bi Dakka. ALLAH SÖZÜ DİNLENEN EN BÜYÜK SEÇMENDİR.. Allah’ın mülkünde alıp satanlar, nasıl oluyor da mülkün sahibini hesaba katmıyorsunuz bakim. Ekonomi hesabı yapanlar cari hesapların yanına bir İNŞALLAH HESABI açın bakim. İşte o “kalpleri tebdil edendir”. Siz iyi olursanız seçilen iyilik eder. Siz kötü olursanız seçilenler firavunlara ve karunlara taş çıkarttırır. Sonra da damın başınıza neden yıkıldığını bir türlü anlayamazsınız.. O hep “HERKES LAYIK OLDUĞUNA” yazgısı yazar. Adına KADER der. İnsanlar da rollerini oynar durur. Şu tiyatronun yazarını ikna edeyim demek aklına gelmez…
İlmim, aklı selimim, ve namaz ve iman üzere kalbim AKP ve Tayyip beyin hizmetlerinin bu ülkedeki herkese ayrım yapmadan ulaşacağını, refahımızı artıracağını, bu ülkeyi bir hedefe taşıyacağını, hoşgörü ve eşitlikçi bir anlayışla Türk-Kürt, Laik-Dindar, Zengin-Fakir herkesi kucaklayacağını umuyor ve 4 yıl sürecek bu iznin hayırla sürmesi için ALLAH c.c. ‘nun merhamet pınarlarını memleketimize ve insanımıza sağnak sağnak yağdırmasını diliyorum. Şüphesiz diğerleri de soyunmuşlardır ve kazanmayı ümid etmektedirler. Keşke iki kazanan olsaydı bu güreşte. Fakat Allah bu dünyada düşmansız ya da muhalefetsiz varlık yaratmadı. Korku insanı diri tutar..
Allah’ı hesaba katmadan yazı yazmaz ve oy vermez kardeşiniz AHİ, titreyen bir elle oy vermenizi ve sonucun HAYIRLI olmasını diliyor.
dursunum da dursunum da dursunum
yağlı mendil elde gezer sümkürüm
iki ceviz bir köftürle doygunum
sen o ahi yurdu bekle dursunum
*
sait gibi dut mu yedin aslanım
kalem çalman yazı düzmen civanım
doğru eğriye selam salmaz küserim.
sen bu hali dizdiriver dursunum
*
lafın ettim mani dizdim hökçüdüm
kalem yazdı hatır kırdı ezginim
gönül küser, tövbe siler saf kulum
sen bu nazı bir çekiver dursunum
*
deliyle aşşığı deliler atar
deli, deli hatırına çomak saklar
deli olmayan bu şevkten ne anlar
sen bu pazarı bir geziver dursunum
*
bursa kadısıyım ciğer satarım
deliler arşa çıkmış seyrederim
kullar aklın sevmiş anı neyleyim
sen bu deliye bir kızıver dursunum
*
kul ahmedim aldın sattın kendinle
tohum ektin tarla biçtin keyfince
öküz çekti teker öttü nazınca
sen şu harmanı yele ver dursunum
*
yazdım dizdim
öttüm zikrim
kim ki bildim
hak imiş.
*
kullar uzak
akıl tuzak
deli olak
hak imiş.
*
sevgi yetmez
aşka doymaz
kullar bilmez
hal imiş.
*
bunlar yeter
ahmet söyler
dursun çalar
saz imiş.
*
cümle selamı
verdik yaranı
hatrım soranı
taç imiş.
*
yarenlik ettik. bunda kusur arayan kusurludur biline. ve selam ola tüm hemşehrilere gönül dolusu muhabbetle..
*
ahi kul ahmed
Sevgili okurlar internette XİNG diye bir gurupta ismini vermek istemediğimiz şöyle bir yazı yayınlandı ve buna “Katılıyorum” diye onlarca yorum aldı. Ancak biz biraz farklı bir yorum sunmak istedik. Her ikisini de aşağıya alarak size bir kıyaslama fırsatı sunmak istiyoruz.
“DUNNİNG-KRUGER SENDROMU
Televizyon izlerken birilerine bakıp da “Ya bu adam bu sığlıkla nasıl buralara kadar gelebilmiş” diye düşündüğünüz oldu mu hiç?
Ya da işyerinizde sizinle aynı ya da daha üst aşamada bir görevde olan bazıları, sizde büyük bir şaşkınlık uyandırdı mı?; onlara bakıp “Bu cahillik, kendini bilmezlik nasıl fark edilmez?” diye iç geçirdiniz mi?
Justin Kruger ve David Dunning adlı iki ABD’li bu hissi çok yaşamış olacak ki, iki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya attı:
“Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.”
Ve bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı:
Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.
• Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.
Bitmedi…
Cornell Üniversitesi’ndeki öğrenciler arasında bir test yapıldı ve klasik “Nasıl geçti?” sorusuna öğrencilerden yanıtlar istendi…
Soruların yüzde 10′una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” müthişti. Onların “testin yüzde 60′ına doğru yanıt verdiklerini” düşündükleri; hatta “iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları” ortaya çıktı.
Soruların yüzde 90′ından fazlasını doğru yanıtlayanlar ise “en alçakgönüllü” deneklerdi; soruların yüzde 70′ ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardı.
Tüm bu sonuçlar bir araya getirildi ve Dunning-Kruger Sendromu’nun metni yazıldı:
“İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!
Ancak bu ‘cahillik ve haddini bilmeme’ karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur.
‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür.
Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler…
Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü’ davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler…Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler… Muhtemelen üstleri tarafından da ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanırlar…”
BİZİM YORUMUMUZ – TAKDİR BİR CİLVEDİR
İlk bakışta çok yerinde bir tespit olarak görünüyor şüphesiz.
Ancak ben bir de DİNİ açıdan konuya farklı bir bakış açısı getirmek isterim.
Örgütlerin daima hak edilen bir yöneticiyi başına getirdiğini düşünürüm. Bu siyasette de devlette de özel sektörde de böyledir.
Öyle ki, bir zaman gelir iyiler zulme uğrar ve işlerden ya da etkin görevlerden uzaklaştırılırlar. Bunun anlamı “siz biraz kenarda durun” demektir ve sıra kötülerindir. 28 Şubat serüveni böyle başlamıştır.
“Nasılsanız öyle yönetilirsiniz” bir hadistir.
“Yöneticilerinizi biz seçiyoruz, onlara küfretmeyiniz” bir hadistir.
“İnsanlar nefislerini (yaşayışlarını) değiştirmedikçe Allah da onların durumunu değiştirmez” bir kuran ayetidir.
“Zulüm ile bir devlet ayakta kalmaz, küfür ile ayakta kalır” bir hadistir.
Rızkı Allah verir ayettir.
Bütün bunları birleştirdiğimizde kişiler özellikli veya yetenekli olsalar bile o kişiye bir makamın ya da şirket sahipliğinin verilmesinde ALLAH’ın doğrudan müdahalesi görünüyor.
Babam maliyede uzman ve büyük şirketleri denetliyor. Diyor ki ilk okul mezunu öyle sermaye sahipleri geliyor ki bu aptala Allah niye bu kadar verdi demiyorum. Ona uygun görmüş diyorum inancım gereği o kadar diyor.
Konuyu bir de yetenekler yönünden bakacak olursak insan iki noktada cesaretli olur şüphesiz. Cahil cesareti ile alim cesareti.
Cahil cesareti olan kimseye yeteneksiz demek de bir yanılgı var. Cesaret başlı başına yetenektir aslında. Yukarıdaki kurgu buna puan vermiyor. Bununla haksız olarak ilerliyor diyor. Bu yanlış bana göre..
İkincisi yetenekleri artan kişi cesaretsiz olur geride kalır savı da tartışılabilir. Önemli olan doğru yeteneğin ne olduğudur ve siz neyle mücehhezsiniz. Her şeyi bilen adamı yetenekli sayıp geride kaldığı için de aptal demek doğru olmaz. Asıl nitelik işin gerektirdiği niteliklerin kişide var olması ve cesaretle de techiz edilmesidir. Örneğin çok bilgili fakat parası olup girişimci yeteneği olmayan birisi hala yetenekli insan mı sayacağız. Dolayısıyla her yetenekli insan geride kalır demek yanlışdır. Eğer toplum hakederse yetenekli kişi yaptıkları ile dikkat çeker ve devlette bile bir yerlere gelir zaten. Kişilerin yeteneklerini artırmaları, hatta ahlakını düzeltmesi ferdi bir gayretin neticesinde olabilir belki. Ancak büyüyen dev bir şirketin başına gelmesi veya devlette yer edinmesi rasyonel şartların yanında biraz da rızkın nasip edilmesi ve o toplumun o kişiye layık olmaları ile alakalıdır. Yani Allah’a aittir. Kaldı ki büyük şirketlerin başındaki çalışanlar ise kilit noktalardakiler kendini kanıtlamış olan kişilerdir. Özel sektör aptala para vermez..
Allah bir halkı saptıracağı zaman içlerindeki alimleri öldürüp çekip alır. Onlar da cahilleri baş edinirler. Böylece onlar onları doğru yoldan saptırırlar. Yani ilahi irade devrede unutulmamalı.
Devlette ise ehliyetten ziyade güven esası önemli görülüyor. Halbuki Allah’ın açık emri “Emaneti ehline veriniz” şeklindedir. Güvenle ehliyet her zaman maalesef birleşmeyebiliyor. Kısmen aptallara yer veriliyor denilebilir. Ancak sonuçlarına onu getirenlerin de katlanacakları unutulmamalıdır. Hz. Ebubekir ehliyete dikkat etti ve hiç bir yakınını işe atamadı ve hiç sorun da olmadı. Lakin Hz. Osman süt kardeşine varıncaya kadar akrabalarını atadı ve bunun birçoğu ehil değildi. Sonucunda fitne çıktı ve canıyla ödedi.
Babam 30 yıllık uzman fakat hiç bir idari görevde bulunmadı. Gidenlerin bir çoğunun bozulduğunu ve yanlış şeylere imza attıklarını gördü. Özel sektöre de ayrılmadı. Teklif eden ortakların birbirine kazık attığını görünce bu günkü fiatla 13 milyarlık aylık ücreti “ahiretimi feda etmemek için reddeti” Şimdi ona yetenekli olduğu halde çekingen diyebilir miyiz?
Sonuç olarak meseleyi sadece hırs olarak ele almak, Allah’ı unutarak maddiyatçı bir bakışla meseleye bakmak ve insanlara sizde hırslı olun yoksa yükselemezsiniz mesajı vermek anlamına gelir ki, bu çok yanlış bir şey olur. Dinimizde makam istemek lanete uğrar. Takdir ve tavsiye edilerek bir yere getirilene Allah yardım sözü vermiştir. Diğerine ise vermemiştir ki onun işi zor demektir.
Başarıyı yalnızca “mutlak başarmak” olarak maddiyatçı bir bakışla tek yönlü ele alırsak bunun sonunda hayırlı mı olacağı ya da hayırsız mı olacağını bilemeyiz. Önemli olan da nihai faydadır ki bu gözden kaçıyor. Örneğin çok kazandınızsa bu başarı olarak görünüyor olabilir. Çünkü çok kazık da attınız, piyasada müsaitti, tek tabancaydınız vesaire. Sonra ne oldu.. Çocuğunuz BMW ile kaza yaptı. Karınız aşık buldu. Siz sekreterinizle kırıştırdınız. İşçilerin maaşını da kesmiştiniz. Asgari ücretti zaten. Her türlü haz ve imkan var fakat mutlu değilsiniz. Ne anladım ben bu işten?
Amerika’daki bir araştırma zenginlerin %70 inin mutsuz olduğunu gösteriyor.
Batı’lılar diyor ki “gelirimiz üç kat arttı. Lakin mutluluğumuz %40 düştü”
Demek istediğim şu ki paranın bir arka yüzü daima vardır. Bir şey yani makam ya da para bizatihi iyi ya da kötü olmaz. onun size ya da topluma getireceği fayda ya da zarara göre bir anlamı olur. Onlar insanı bile madde olarak tanımlarlar. Biz ise kadına “cinsi latif” deriz ve yunus gibi de “ bir ben vardır bende benden içeri” diye değerlendiririz.
Allah daima işlerin içindedir. Nasibi, rızkı, daima Allah verir. Bunlar hep ilahi TAKDİR’dir. Zenginlik de fakirlik de takdir’dir. Biri çalışmaktan, diğeri çalışmamaktan meydana gelmez.
Her zengin çalışmıştır fakat her çalışan zengin olamamıştır.
İşte tecrübe ettiğini sanan bu kişilerin (Amerikalıların) Allah inancı olmadığı için kuramları da yanlış, Allahsız, maddeci ve eksik kalıyor, siz de inanıyorsunuz.
Kolay gelsin.”
Sizlere hayırlı kazançlar ve meslekler ve onunla insanlara Allah’ın gösterdiği yolda iyilikler yapmanızı diliyorum. İşte bu ikili ve hayırla tanımlama sayılabilir. Bu bizde var fakat müslümanın idrakinde yok. Hiç kimse bu bana hayırlı mı demiyor. Gelsin makamlar, gelsin paralar, atalım kazıklar. İneğin otları mideye doldurduğu gibi dolduruyoruz.
MUTLAK BAŞARI terazisiyle öğrenci de işadamı da tartılıyor artık, ERDEM VE AHLAK kantarına kimse çıkmıyor…Halbuki Allah başarıya bakmaz erdem ve ahlakı ödüllendirir. Onun için fakirler Allah katında daha değerlidir. Şayet sabır ve namazlıysa…
AHİ kardeşiniz size selam edip HAYIRLAR diliyor.