Kıyamet halleri

Her kim sever Allah’ı

Canan kılar vallahi

Afuv eyler günahı

Şu kıyamet gününde

 

Seni beni yaradan

Rahmet ile kuşatan

Doslarını ayıran

Şu kıyamet gününde

 

Buyruğunu dutasın

Kulluğunu bilesin

Hakka mahbub olasın

Şu kıyamet gününde

 

İhlas ile varasın

İman kavi düşesin

Şeytanlar kaçırasın

Şu kıyamet gününde

 

Dünya deyu aldanan

Mağrur olup güvenen

Pişman düşe mahşerden

Şu kıyamet gününde

 

Ben mağrur olmayayım

Nefistir kanmayayım

Yüz kara varmayayım

Şu kıyamet gününde

 

Bellüdür öleceğin

Yakasız giyeceğin

İttiğin bulacağın

Şu kıyamet gününde

 

Sanma ki ölmeyesin

Çağrıyı duymayasın

Oy nice yanmayasın

Şu kıyamet gününde

 

Nice zaman yatasın

Kamil isen uçasın

Gelenleri tutasın

Şu kıyamet gününde

 

Gafil olma ateşten

Zulme çalar nefisten

Şeytan dahi tamudan

Şu kıyamet gününde

 

Bu dünya göçerlerin

Ettiğini bulanların

Kardaştan kaçanların

Şu kıyamet gününde

 

Hakk yolunun kucağı

Muhammed’in ocağı

Şefaatin veraı

Şu kıyamet gününde

 

Hakk sözünü tuttun mu

Helal haram yuttun mu

Muhammed’e uydun mu

Şu kıyamet gününde

 

Dört kitabın manisi

Hakk’a varır hepisi

Yazmaz dünya tapusu

Şu kıyamet gününde

 

İsrafil’in suruna

Kalanlar çağrıla

Gökten zulmetler yağa

Şu kıyamet gününde

 

Dünyadaki işlerin

Avrat evlat düşlerin

Amel nedir bilmedin

Şu kıyamet gününde

 

Bilen bilmeyen gele

Saflar ile düzüle

Defterleri verile

Şu kıyamet gününde

 

Defter defter defterim

Kantar çekmez işlerim

Kurtar deyu beklerim

Şu kıyamet gününde

 

Amelsiz gidilir mi

Soya güvenilir mi

Kusurum canım mı

Şu kıyamet gününde

 

Arifler sual olmaz

Aşığa huri vermez

Suçlular nefes almaz

Şu kıyamet gününde

 

Haktan yana çalasın

Sünnet ile varasın

Ölmeden de ölesin

Şu kıyamet gününde

 

Seherlerde kalkanlar

Fakirlerle yunanlar

Varı yoğa satanlar

Şu kıyamet gününde

 

Tevhid ile imanı

Zalimlere nizaı

Hurilerin selamı

Şu kıyamet gününde

 

Ahi kul ahmed neyler

Dost suali zor eyler

Sıratta cümle ağlar

Şu kıyamet gününde

 

Ağla ahmedim ağla

Ümmet sıratta hala

Ya Muhammed Mustafa

Şu kıyamet gününde

 

 

 

 

aşık ahi kul ahmede nasibdir.

11 Temmuz 2012
Okunma
bosluk

Kalplerin şikayeti aşkın cevridir

Bir zaman zulmette idik kapler ayrı
Bir nurun çarhına erdik kapler bağlı
“Lâ ilme lenâ” dedik aklın karı
“Lâ havle velâ kuvvete” yeter canı

*

Döner, pervaneye hem imrenir idim
Yanar âteşlere hem demlenir idim
Kanar sözlerine hem peylenir idim
“lâ havle velâ kuvvete” satar cânı

*

Gönül âteşlere hem yanasın dedim
Yanar gardaşlara hem cananın dedim
Dostum deyip de sen hem mihrabın dedim
“lâ havle velâ kuvvete” yakar cânı

*

Bizi perdelere hem oynatır kılma
Bizi kaderlere hem yazdırır kılma
Bizi evvel ahir hem söyletir kılma
“Lâ havle velâ kuvvete” söyler cânı

*

kalplerin ayrı olduğu ayetleri hatırlayın. uçurumun kenarındaydınız da o birleştirdi.
ilmin kaynağının Allah olduğu aklın da ondan nemalandığı işleniyor.

evvelden kasıt “Kalü bela”dır. ahir’den kasıt ölürken ki son sözdür. yani bizi sadece iki noktadaki iki cümle ile sorgulama, biz daim olarak senden başka güç kudret sahibi yok deyip duruyoruz zaten diyor.
*
Fatih Üniversitesi’nin demet’teki hastanesinde yazılmıştır. Onlar ve onların şahsında “Allah deyip Çalışanlar’” ın tümünün hatırlarına ithaf olunur. Branşı kalp olan Dr. Muhammed bey sakın kucağıma gelme der gibi konuşuıyordu. lakin asıl doktorun Allah olduğu görülmüyor mu burada? o zaman şahısta hata var demektir. böylece şahıs değişince tedavinin de değişmesi muhtemel olamaz mı? işte buradaki kiritik soru kalbin tanımında yatmaktadır. kalp et parçası mı? yoksa ne? Peygamber efendimiz bir et parçası olarak önce maddi tanım yaptığı doğrudur. lakin hemen ardından o bozulursa bütün vücut bozulur diyerek bize dönüyor sayılmaz mı? çünkü fiziki olarak kalp diğer organları bu derecede etkilemez. manevi etki olduğu açık görünüyor. işte bir doktor bir kalp tedavisi için bu iki bağlamı da iyi bilmesi gerekir. yani önce maddi et ilmini alacak sonra da dervişliğe soyunup bizim gibi ilahi şiir yazacak. bilmeyen her doktora şiir dersi meccane veririm. her on hatadan sonra 11. hataya 10 sopa sayarım. kendileri bilir. 5 vakit kılmıyorsa onlar benim tedrisatımdan uzaktırlar. rabbi ile anlaşamamış biri bizle hiç anlaşamaz vesselam.

*
ahi kul ahmed

21 Ekim 2011
Okunma
bosluk
kırşehir Son Yazılar FriendFeed

Dili Seç

cami alttan ısıtma
halı altı ısıtma
cami ısıtma
cami ısıtma