ahilik,ahi,ahi evran,islam,aşıkpaşa,kırşehir,ahmedi gülşehri,selçuklu,osmanlı,insan,güzel ahlak

İLİM-İMAN İLİŞKİSİ


Popüler Aramalar

Sevgili Okurlar,

Şimdi burada siyasi, sosyolojik, iktisadi yahut güncel konular üzerinde kalem oynatacağız. Bu işin aslında mühendislik gibi hesap yapmaya benzemeyeceğini düşünüyorum. Mesela iki parti birleşse ve her birinin oy yüzdesi %3’er olsa, sonucu doğrusal olarak %6 beklemek gerekse de bazen bu sonucu bulmak mümkün olmayabilir. İşte buradaki sorun işin içine insan unsurunun girmiş olmasındandır. Yani doğru gibi görünen sebepler beklenen sonuçları doğurmamaktadır. Örneğin 27 nisan e-muhtırası da beklenen değil beklenmeyen sonuçları doğurmamış mıydı?
Fiziki ilimlerde sebep sonuç ilişkisini daha net olarak görmek mümkündür. Örneğin taşı bırakırsanız düşer, ateş yakar, su boğar, zincir zayıf yerinden kopar v.s. Bütün bunlar Cenab-ı Hakk’ın koyduğu maddi ilimlerdeki kanunlar dolayısıyladır. Buna “Sünnetullah” diyoruz. Örneğin depremlerin oluşmasında fayın yaklaşık 30 yıllık bir sürede enerji biriktirerek kırılmaya meyletmesi de ilahi bir kanun yani sünnetullah dolayısıyladır. Zaman zaman fen bilimi adamlarıyla din adamlarının bu fayların neden kırıldığı noktasında toplumsal bir suçun yaygınlık kazanmasının bir etkisi var mıdır yok mudur diye tartışabiliriz. Bir bilim adamı konuya maddesel sebep sonuç ilişkisi kurarak bakar ve açıklar. Bir din adamı ise konuyu sebeplerin ötesinde Allah(c.c)’nun bize bir mesajı olarak yorumlayabilir(Din adamının bu yorumu yapması maddesel sebep sonuç ilişkisini ihmal ettiği anlamına gelmemektedir bunun bilinmesinde fayda var). Bu durumda somut bilgi(ilim) bir nokta, ilahi yaklaşım (iman) bir diğer nokta olarak görünmektedir fakat unutmamak gerekir ki iki nokta olmadan bir doğru çizemezsiniz… Burada hareketle “Hakikati görünen ve görünmeyen sebepler birlikte oluştururlar.” diyebiliriz. Bu açıdan doğru olabilmek için her felaketten hem fiziki hem de ilahi dersler çıkarılmalıdır. İman ve İlim, ayrı görünen ancak insanı doğruya götüren önemli iki noktadır. Hayatta ve olaylar karşısında bu iki nokta baz alınarak hareket edilmelidir.
Sonuç olarak söylemek istediğim şey; bir bilim adamı sebeplerle ilgilense de imanını da işin içine katarak bir komple sonuca gitmesini bilmeli ve bu Allah’ın işidir diyebilmelidir. Aksini iddia edenlerin evrim teorisinde olduğu gibi binlerce tesadüf ve uydurma sebep üretip sonra ona kendisinin bile inanmasından daha farklı olmaz heralde.
Bu görüşleri eğitime uyarlayacak olursak yalnızca maddi ilimleri tahsil etmek kişiyi materyalist bir anlayışa götürmesi daha muhtemelken, yalnızca manevi ilimleri tahsil etmek de taassubu getiren bir sonuç doğurur diyebiliriz. Türkiye’de barolar, mühendis ve mimar odaları genelde sol eğilimli ekiplerin elinde. Buradan hareketle “acaba bizim yüksek eğitimimiz maddeci bir anlayışla veriliyor” yargısına ulaşabilir miyiz? Bu, eğitimcilerin ve ülkeyi yönetenlerin üzerinde önemle durması gereken önemli bir husustur. Meseleyi, insanın eğitim hayatı boyunca gerçeği anlaması noktasında ilim ve iman’ı birlikte iki önemli ayak olarak doğru şekilde algılaması gerekecektir.
O halde eğitim hem maddi ilimlerin ve hem de manevi ilimlerin birlikte verildiği karma bir eğitim mi olmalı? Geçmişte neden müctehid imamlar hem maddi hem manevi ilimleri birlikte tahsil ettiler? Doğurduğu sonuçlar toplumsal hayatı olumlu mu etkiliyor olumsuz mu?
Son olarak uzmanlaşmanın yararı yanında  zararları da var mı? Yalnızca kendi konusunu bilen ancak yan bir dal konusunda hiç bir fikri olmayan birisinin yorumları ne kadar güvenilir olabilir? Amerika’lılar uzmanlaşmaya, Avrupa’lılar kollektif başarıya daha çok önem veriyorlar. Amerikalı öğrencinin sandalyesi arka arkaya, Avrupadaki öğrencinin masası kare biçiminde ve birbirini görüyor. Hangisini tercih etmeliyiz?
 
Ben bu konuda uzmanlaşmanın önemli olduğunu ancak eğitime süreklilik kazandırılarak yan yollar hakkında muhakkak fikir sahibi olunmasından yanayım. İlave olarak bir bilim adamının dinini de iyi derecede bilmesi ve uygulaması gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde tespit ettiği yeni bilimsel gerçekler karşısında ya kendiliğinden olmuştur diye külli iradeyi inkara yada Allah(c.c)’na bağlamak zorundadır. Aksi halde hakikati ve iç huzuru yakalayamaz. Bir bilginin anlamlandırılmaması diye bir şey düşünülemez. Bu yüzden ilmin arkasındaki hakiki kudrete işaret eden İslam’ın ilerlemeye mani değil bilakis onu destekleyen ve anlamlandıran en önemli reçete olduğunu görüyorum.
Selam ve sevgilerimi sunuyor hayırlı günler diliyorum.

İLİM-İMAN İLİŞKİSİ ile Benzer Yazılar:

3 Kasım 2011 Saat : 3:55
  İslam

İLİM-İMAN İLİŞKİSİ Yazısı için Yorum Yapabilirsiniz

kırşehir Son Yazılar FriendFeed

Son Yorumlar


Notice: Undefined variable: pre_HTML in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/themes/seohocasiv2/sidebar.php on line 20

Notice: Undefined variable: post_HTML in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/themes/seohocasiv2/sidebar.php on line 26
cami alttan ısıtma
halı altı ısıtma
cami ısıtma
cami ısıtma