Ahmedi Gülşehri (Kırşehir)

Doğum ve ölüm tarihi kesin olarak bilinmekle birlikte, 1250 yılında doğduğu sanılmaktadır. 85 yıl yaşadığı bilindiği için, 1335 yılında da öldüğü tahmin edilmektedir.

 

Kırşehir’e Ahmet Gülşehri’nin yaşadığı dönemlerde “ Gülşehri” denildiği için “ Gülşehri” diye anılmaktadır. Asıl adı Ahmet’tir. Gençliğinde edebiyat, tasavvuf öğrenmiştir. Büyük bir ihtimalle Mevlana’dan sonra yerine geçen Sultan Velet’in, Mevlevilik’i yaymak için Kırşehir’e gönderdiği dervişlerden biridir. Kırşehir’de bir zaviye kurarak, Mevlevilik’i yaymaya çalışmıştır. Buna Gülşehri’nin şu mısralarında görebiliyoruz.

 

“Şeyh Mevlana Celaleddindurur

Kim cihanda bir aliy’yüt-tayidurur

Görmedik bir er cihandan gitmedi

Ol Celaleddin cihandan gitmedi…”

 

Yapıtı “ Mantıkut’t Tayr”da yer alan dizelerinde, kent halkının saydığı şeyh olduğu anlaşılmaktadır.

 

Ahi Evran ile 50 yıl birlikte yaşadığı ve Ahi olduğu anlaşılmaktadır. Cacabey Medresesi’nde yetiştiği, Farsça ve Arapça öğrendiği sanılmaktadır. Fakat, bütün eserlerini Türkçe yazmıştır, bu dilin gelişmesine yardımcı olmuştur. Ahi Evran, son günlerde Ahilik postunu Ahmet Gülşehri’ne bıraktı. Ahiliğin anayasası sayılan “ Fütüvvetname” adlı eseri yazması, bunu belgelemektedir. Yine bir şiirinde “ Elli yıl ansız durmadım/ Yazı yaban durgun görmedim” diyerek 50 yıl birlikte kaldıklarını anlatmaktadır.

Gülşehri, en önemli yapıtı olan “ Mantıkut’t Tayr’ın 1317’de tamamladı. Bu yapıt Feritüddin Attar’ın Farsça yapıtının çevirisidir. Çeviriyi, özellikle Mevlana’nın Mesnevisi’nden aldığı öykülerle süslemiş, tasavvufa ilişkin kendi görüşlerini de eklemiştir. Yapıtının en önemli özelliği, Türk dilinin hor görüldüğü bir dönemde duru bir Türkçe ile yazılmış olmasıdır. Bu yapıtın Türkçe’nin Farsça ve Arapça’dan daha üstün ve uyumlu olduğunu göstermek için yazıldığı anlaşılmaktadır. “ Gülşehname” adıyla da tanınır. Ozanın öbür yapıtları:

 

Felekname (1301), Aruz Risalesi (Farsça), Keramet-i Ahi Evran ve henüz bulunamamış olan Kudüri Tercümesi’dir.

 

 

31 Temmuz 2013
Okunma
bosluk

Şeyh Edebali’nin Osman bey’e nasihati

1208 yılında Kırşehir ili Mucur ilçesi İnaç köyünde  doğdu. Osmanlı  Devletinin kurucusu olan Osman Bey’in kayınbabasıdır.  Asıl adı Mustafa’dır.  Künyesi İmadüddin Mustafa B. İbrahim B. İnaç el-Kırşehri’dir. Gençliğinde Şam’a  gitmiş ve orada din bilgileri öğrenerek Kırşehir’e dönmüştür. Daha sonra  Bilecik’te zaviye kurmuş, kızını Osman Bey’le evlendirmiştir. 1348 yilinda 125  yaşinda ölmüştür. Türbesi Bilecik’tedir.        Seyh  Edebali’nin; nüfûzlu, varlıklı ve mütevazi bir Ahî oldugunu bütün tarihçiler  belirtmektedir. Edebali’nin, Kırsehir’de Ahî Evren ile görüştüğü ve Kırsehir’den  Sögüt tarafına gittigi tarihi kaynaklarda anlatılmaktadır.

 

ŞEYH EDEBALİ’NİN OSMAN BEYE NASİHATI

 

Ogul ;

İnsanlar Vardır Şafak Vaktinde Doğar ,Akşam Ezanında  Ölürler . Avun Oğlum Avun . Güçlüsün , Kuvvetlisin ,  Akıllısın , Kelamlısın Ama ;

Bunları Nerede Ve Nasıl Kullanacağını Bilmezsen ,  Sabah Rüzgarında

Savrulur Gidersin .

Öfken Ve Nefesin Bir Olup Aklını Yener . 

Daima Sabırlı ,Sebatlı Ve İradene Sahip Olasın . 

Dünya Senin Gözlerin Gördüğü Gibi Büyük Değildir 

Bütün Feth Edilmemiş Gizemler ,Bilinmeyenler  ,Görülmeyenler ,

Ancak Senin Fazilet Ve Erdemlerinle Gün ışığına  çıkacaklardır..

Ananı, Atanı Say ,Bereket Büyüklerle Beraberdir . 

Bu Dünyada İnancını Kaybedersen Yeşilken çorak Olur .

Çöllere Dönersin .

Açık Sözlü Ol .Her Sözü Üstüne Alma .Gördün Söyleme  ,Bildin Bilme .

Sevildiğin Yere Sık Gidip Gelme Kalkar Muhabbetin  itibarın Olmaz.

Üç Kisiye Acı ;

Cahiller Arasında ki Alime, Zengin iken Fakir Düşene  Hatırlı iken itibarını

Kaybedene.

 Unutma ki! Yükseklerde Yer Tutanlar, Aşağıdakiler  Gibi Rahat Değildir.

Haklı Olduğunda Mücadeleden Korkma. 

Bilesin ki! Atın iyisine Doru, Yiğidin iyisine Deli  Derler

31 Temmuz 2013
Okunma
bosluk

Yunus Çocuk / Ali ile Osman’ın hikayesi…

GÜZEL DÜŞÜNEN İNSANLAR, GÜZEL ARKADAŞ OLURLAR

 

Ormanlık bir arazide Ali isminde bir çocuk annesi ve babasıyla birlikte yaşıyormuş. Gel zaman git zaman bir gün boş bulunan komşu bir eve yeni bir aile taşınmış. Onların çocukları da Ali’ye uygun bir arkadaşmış. Ali’nin babası ve annesi yeni gelen komşularıyla tanışmak için onların evine gitmişler. O çocuğun adı da Osman’mış. Derken bu iki arkadaş iyi birer dost olmuşlar.

 

Aileleri de birbirlerinden hoşlanmış. Bir gün Ali ile Osman evden çıkıp oyun oynamaya dalmışlar fakat farkına varmadan ormanın o sık ağaçlı bölgesinde kayıp olmuşlar. İkisi de çok korkmuşlar. Ali de Osman da anne ve babasına yüksek sesle bağırmalarına rağmen seslerini duyuramamış. Osman birden bire bataklığa düşmüş. Çırpındıkça daha da çok batıyormuş.

 

Ali ona kımıldamamasını söyleyerek uzun bir dal parçası bulmuş. Onu Osman’a uzatarak tutmasını sağlamış. Sonrada çekerek onu bataklıktan kurtarmış. Tekrar evlerini aramaya başlamışlar. Karşılarına bir kunduz çıkmış. Hemen saklanmışlar. Bu sırada evlerini görmüşler.

 

Kunduz uzaklaşınca hemen annelerine koşmuşlar. Herkes kendi evine giderek üzerlerini değiştirmişler ve banyo yapmışlar. Özellikle bataklığa düştüğü için Osman’ın üstü başı çok kötüymüş. Aileleri her ikisini de daha dikkatli olmaları için uyarmışlar.

 

Ertesi gün iki yaramaz sabah olur olmaz buluşmuşlar. Osman ile Ali koşma yarışı yapmaya karar vermişler. Annelerinden izin almışlar. Yarış başlamış.

 

“Osman şu kuşa bak,” demiş koşarken Ali.

 

“Orada öyle bir şey yok,” şaka,demiş Osman. Ali gülerek arkadaşına bakmış koşarken.

 

“Sana şaka yaptım,” dikkati dağılan Ali tökezleyerek yere düşmüş. Bayağı bir yaralanmış. Osman ona destek olarak evine götürmüş. Babası onu öyle görünce şaşırmış.

 

“Ne oldu sana oğlum. Her yerin kan içinde,”

 

“Osman’la koşma yarışı yaparken ayağım takıldı düştüm babacığım,”

 

“Gel seni hemen doktora götüreyim,”

 

“Gerek yok babacığım, sadece biraz sıyrık var. Biraz da ağrıyor,”

 

Babası Ali’nin yaralarını temizleyerek ilaç sürmüş. Sonrada yaralarını sarmış. Ali’nin acısı biraz dinmiş. Haberi alan Osman’ın anne ve babası da ona geçmiş olsuna gelmiş. Ali bir süre evden ayrılamamış. Osman onu ziyarete geliyor, durumuna bakıyormuş. Birlikte televizyon seyrediyor, oturdukları yerde oynuyorlarmış.

 

Osman babasına daha iyileşemediği için dert yanıyormuş. Ama iyileşmeye başlamış bile. Ali tamamen iyileşince Ali’nin babasına danışarak tekrar ormanda gezmeye başlamışlar. Çeşit çeşit hayvan ve bitki görmüşler.

 

Günler gelip geçiyormuş. Bir gün iki aile piknik yapmaya kara vermişler. Arabalarına binerek piknik yerine gitmişler. Orada Ali ile Osman maç yapmışlar. Maçı Osman kazanmış.

 

“İyi oynadın Ali,” demiş Osman. “Sakatlığın iyice geçmiş,”

 

“Sende çok iyi oynadın ve beni yendin. Tebrik ederim seni,” diye karşılık vermiş Ali. Bu sırada babaları mangalı yakmış, anneleri ise sofrayı hazırlamış. Toptan sıkılınca ip atlamaya başlamışlar. Osman:

 

“Ali seninle ip atlama yarışı yapalım mı? Kim en fazla atlarsa o kazanır. Yenen fazladan bir kola içir. Ne dersin?” diye sormuş. Bu sefer yarışı Ali kazanmış.

 

Yemeklerini yemişler. Yanlarına bir köpek gelmiş. Osman artan kemikleri ona vermiş. Sonra annelerinden izin isteyerek etrafta dolaşmaya çıkmışlar. Önce bir tavşan görmüşler, sonra bir kirpi. Sonra annelerinin sesini duyarak geri dönmüşler. Evlerine döndüklerinde yorgunluktan hemen yatıp uyumuşlar.

 

Arada bir orman içindeki küçük bir göle yüzmeye gidiyorlarmış. Hem eğleniyorlarmış, hem de serinliyorlarmış. Günleri hep böyle güzel geçiyormuş.

 

Bu hikayeden yunus çocuk olarak şunu anladım ki, insanlar önce birbirini sevmeli ki iyi arkadaş olabilsinler. Çünkü sevmeyen insanlar arkadaşlarına karşı fedakarlık yapmazlar. Bu da toplumda kavgaların artmasına ve huzursuzluklara sebep olur. Bu yüzden güzel düşünen insanlar güzel davranışlar gösterirler.

21 Temmuz 2013
Okunma
bosluk

Kulluk payesi (Koşma)

Siyah geyme tozar gider şal olur

Söyler gider Zar-ı Sultan laf olur

Güzel geçme banar gider tad olur

Söyler gider Zar-ı Sultan laf olur

 

Nedir hay bu benim belalı başım

Dökülmüyor bin tövbe ile yaşım

Ne günah eylesem dumanlı kaşım

Saçar gider Mah-ı Sultan güç olur

 

Destan oldum kem sözlere ar olmaz

Kurban oldum ham ellere yar olmaz

Saza düştüm dam evlere kar olmaz

Döker gider Ah-ı Sultan baç olur

 

Döşedim döşşeği yolum baş olur

Güdeyim günümü zarım taş olur

Gözlerim gördü mü yadım baş olur

Bağlar gider Yad-ı Sultan baş olur

 

Amanın ağalar sözüm kar etmez

Kınaman a beyler neyim var etmez

Söyleyin yiğitler canım şad etmez

Akar gider Can-ı Sultan şad olur

 

Dostun bahçasında güller derelim

Kimler eyleşir de eller bilelim

Ah ile ağlaşan diller çözelim

Varır gider han-ı sultan can olur

 

Yamandır beylerim hele elaman

Sarılır sözlerim yare gel aman

Bakışır gözlerim nice yar aman

Yanar gider Hal-i Sultan kül olur

 

Güzelim güzeldir yada düşmesin

Yiğidim karardır cana düşmesin

Belalım cefadır zara düşmesin

Sarar gider Yar-i Sultan gül olur

 

Meramım eşiktir kulluk payesi

Sofinin mihraptır beylik çaresi

Cihanın varlıktır taptık yaresi

Karar gider nar-ı sultan yar olur

 

Selamım ulaşır gönül tahtına

Meramım sanadır vedüd çarhına

Muhammed söyleşir ahir yangına

Boylar gider Had-i Sultan dem olur

 

Yaredir yaredir gönlüm yaredir

Gönüldür yanarmış canım paredir

Söyleşir dillerim eşik çaredir

Sürer gider Hükm-ü Sultan cem olur

 

Ahi kul ahmed hay  yokluk karıdır

Sala ettim cümle nasa yâridir

Aşk-ı iman yeldirdiğim kaşıdır

Yakar gider eşk-i Sultan Bir olur

 

 

aşık ahi kul ahmed nasibidir

 

21 Temmuz 2013
Okunma
bosluk

Gam çekme gönül (Koşma)

Gam çekme gam çekme gönül halına

Sana da bulunur nice güzel var

Bağ bahçe gül olmuş gönül mahına

Sana da bulunur nice güzel var

 

Sakının dağlar, var yollarım bağlar

Üç güzel bir olmuş hasretlik söyler

Men düşem yarime boyların uzar

Suna da bulunur ilde neler var

 

Ey ağalar söylen beyler nideyim

Bir güzele altun asbap döşeyim

Yetmez diye üste canım sunayım

Vera da bulunur kolda neler var

 

Yiğit olan yiğit edep düşürür

El ikin derse o birin söyleşir

Muhanete makam ermez didişir

Gülde de bulunur dalda neler var

 

Yol bilmem yolak bilmem gel hele gel

Bir naza helak oldum şu döşe gel

Bu aşkı çeker sinem gel güle gel

Sare de bulunur canda neler var

 

Gül derledim ele dikenler nesi

Diken kıymet buldu gönüller asi

Bunu ben demedim aşıklar kaşı

Deva da bulunur handa neler var

 

Gül yüzlü haççam ellerde gezermiş

Gah cennet ister gah koynum dilermiş

Bu yare gönlüme hançer bilermiş

Bela da bulunur kulda neler var

 

Yar gelesi cilve ile naz ile

Vur hançeri sinem üzre saz ile

Yok devası ilaç ile naz ile

Safa  de bulunur sende neler var

 

Yar yanağı gamzeli çifte balaktan

Her meramı maralı düşer budaktan

Er çemende ağlar sıra dölekten

Kaza da bulunur sazda neler var

 

Ayva turuınç nar istiye civanım

Nazlı dertli yar söyleye meramım

Sen şöyle bir uzan hele cerenim

Mera da bulunur dağda neler var

 

Bülbülün figanı gonca güledir

Çirkinin niyazı Hakk’a nidadır

Bir güzel çirkinde zulme riyadır

Baha bulunur yarde neler var

 

Karlı dağlar sende ahdim varimiş

Çevren sarar irayhanlı bağimiş

Eyi günde ahbap çavuş çoğimiş

Darda da bulunur dostta neler var

 

Yari saldım çemenlere bağlara

Ey’lik etsem fırlanırmış yollara

Bir gün olsun koynum girmez yanmağa

Canda da bulunur gözde neler var

 

Ahi kul ahmedim ölmek kârımdır

Ölmek ne Muhammed sevmek zarımdır

Hakk nasib etse de görmek canımdır

Mahmut da bulunur Hakk’da neler var

 

aşık ahi kul ahmed nasibidir 

 

 

 

 

 

21 Temmuz 2013
Okunma
bosluk

Al yazmalım (Koşma)

Benden selam eylen suna boyluma

Al yanaklı mor dudaklı yar benim

Elden gelen öğün olmaz kaşına

Al yanaklı mor dudaklı yar benim

 

Nice dert urdu da onmaz düşlerim

Yaban ilde azdı bitmez dertlerim

Ne eyler ne söyler benim hallerim

Al asbaplu  mor  döşekli yar benim

 

Ahdim kaldı şu yavrunun mahında

Sabah olmaz var sızının  koynunda

Üç gün sever beş gün yiter sonunda

Al fistanlı mor  cüzdanlı yar benim

 

Menim yarim yaylalarda serpilir

Onbeş yeter sunalarla ölçüşür

Kadı şerhe imam sala yetirir

Ala donlu mor yelekli yar benim

 

Ağaların beylerin giyer atlas

Kızların şartıdır gökçelik libas

Gözele heves de söylenir elmas

Ala gözlü mor benekli yar benim

 

Kararım kavidir  dönmem yolumdan

On şaki düşmüş de yağlı kurşundan

Bu canı vermişem bağlı urgandan

Ela gözlü mor benli de yar benim

 

Men severim gözellerin hasını

Baha olmaz altun akçe takını

Koç yiğitler kader bozar sazını

Al kuşaklı mor yanaklı yar benim

 

Analar bacılar  eyler kınasın

Onca yiğit ümit kesmez gelesin

Sevdiğim kapına kul mu ararsın

Al duvaklı mor suvaklı yar benim

 

Helal olsun şu güzeli öpene

Koynun alıp seherlerde ölene

Rabb’im nasib kesmez hele gel hele

Al yazmalı mor hızmalı yar benim

 

Yaredir yaredir göğnüm yaredir

Seni sevmek akla ziyan  paredir

Gel hele gel hele algın çaredir

Al yaralı mor çıralı yar benim

 

Usul boyu ince bele sar gitsin

Canı canla ha dağlayıp kat gitsin

Nice dertlerim bitmiş de var ölsün

Al sıralı mor hareli yar benim

 

Ağıt düzdüm güzellerin aşkına

Yiğit oğlu yiğitlerin zoruna

Vardı gitti muhanetin yurduna

Al kareli mor çevreli yar benim

 

Ahi kul ahmed de ölse ölünür

Sevda bir ateştir canla ölçülür

Men canımı menim sandım alınır

Al kınalı mor bereli yar benim

 

 

 aşık ahi kul ahmede nasib olmuştur

20 Temmuz 2013
Okunma
bosluk

Sevdalı lebler (Koşma)

Ela gözlerini sevdiğim güzel

Hazanı göğnüme ağdırma benim

Eza sözlerine yandığım güzel

Hazanı göğnüme ağdırma benim

 

Aman ağalarım söyler beylerim

Bir ataş düştü de ağlar gezerim

Iraktır yolların bağlar niderim

Kaderi göğnüme çözdürme benim

 

Tatlıdır dilleri yumuş tutturam

Nazlıdır halleri biliş eyleyem

Babalın boynuma gelin neyleyem

Kıymatı kendine bindirme benim

 

Bir mani söyle gülüm ha ezelden

De hadi varsa bir eylik tezelden

Bu gönül geçmez akçedir güzelden

Güzeli gazele eş etme benim

 

Şu kara zülfüne kullar dayanmaz

Ay düşe mahına eller uzanmaz

El sözü düşmeye kemler dolanmaz

Gezeni konağa kondurma benim

 

Ak memeleri domur domur terleye

Ala gözler ağıt düzer çekmeğe

Ben şu yare niza etsem boylaya

Nazarı duaya çavdırma benim

 

Bahar geçer yazı eyler güz gele

Ömür sazı kışa çalar gün gele

Ben bu ömrü yele verdim gel hele

Sorgumu kabrime indirme benim

 

Gülüm gülşenim boz viran eyledi

Bağ-ı irfanımı cehle söyledi

Nice yolu şirke pazar eyledi

Feleği deccale ağdırma benim

 

Güzelim güzelim hele gel şöyle

Oturak nazara hele gül şöyle

Namahrem olmaz gel hele gel şöyle

Sevdayı leblere saydırma benim

 

Ben güzele yanar isem kime ne

Bahar geçmiş hazan olmuş diye he

Ağıt düzer ömür sazı güle de

Kavlini yazgıdan çevirme benim

 

Neyleyim güzelim neyleyim seni

Baharı denkleyim sarmaya demi

Kararım kavidir dönmezem beri

Cihanı başıma ağdırma benim

 

Söyleyin ağalar beyler neyleyim

Usul boyla ince beli denkleyim

Hele gel de memelerin emeyim

Elleri boynuna uğratma benim

 

Aşığa sorulmaz mektep meşrebi

Kul ahmet yanılmaz bir Muhammedî

Yazdığı irşad eyler güzelleri

Çirkini kıçına döndürme benim

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur

10 Temmuz 2013
Okunma
bosluk

Suna boylum (Koşma)

Benden selam eylen suna boyluma

Hazanı bahara çelik koşmasın

Yenem derim de yenemem göğnüme

Hazanı bahara çelik koşmasın

 

Devası derttendir yoldan çekilmez

Nizaı yoktandır elden çekinmez

Kararı onbeştir aşktan sorulmaz

Hasanı bahara deyip geçmesin

 

Al yeşil yemeni geymek hazından

Hem dara düşmeğe ölmek zorundan

Bir kula sunmaya emmek tadından

Yiğiti sunaya kaşık düşmesin

 

Aldırdım aklımı garip aşığım

Bindirdim sıdkımı kulluk ederim

Yaylada güzeller gülün dererim

Mehmeti fatmaya çavıp düşmesin

 

Karadır karadır bahtım karadır

Usul boya ince beli yazadır

Demem o ki bana şöyle geledir

Cenneti cemale bakıp düşmesin

 

Geldiğim gittiğim yollar uslanmaz

Güzeldir  koynumda lebler dayanmaz

Altunu asbapa söyler soyunmaz

Akçeyi mihrine sayıp düşmesin

 

Nicedir güzele saydım çarhını

Bellidir hürmüze koştum sadrını

Revadır kulluğa yazdım mahını

Aşığı eşiğe yelip düşmesin

 

Güzeller güllüdür elden düşmeğe

Süzdürür nazeder gözden içmeğe

Daradır yareler sazdan koşmağa

Yareli yarime süzüp düşmesin

 

Ahidir kulluğum Hakk’tan yazıla

Gömlektir giydiğim  bezden biçile

Nicedir dediğim erden sayıla

Meradan sürdüğüm bozuk düşmesin

 

 

aşık ahi kul ahmede yazmak nasib olmuştur

10 Temmuz 2013
Okunma
bosluk

Sana da gelir, bana da gelir

 

Sevabım sana

Günahım bana

Ölümlü dünya

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Kararım kavi

Dönmezem beri

Çulsuzum gari

Sana da gelir

Bana da gelir

 

İmanım Hakk’tan

Meramım yoktan

Bahası çoktan

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Güllerim güzler

Hazanım bekler

Şu yaman haklar

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Kuran’ım okur

Ümmetim dokur

Muhammed bilir

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Cehennem narı

Sıratım zarı

Ömrümün varı

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Goncadır gülüm

Ancadır halim

Şu yaman ölüm

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Söyletmen beni

Dertlerim gani

Kulların hemi

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Kurtların düşer

Ağttır geçer

Bir zalim eşer

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Muradım sensin

Nigarım hem sen

Gözde şikarım

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Zikredem seni

Didarın demi

Sultansın kelli

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Allah diyeyim

Derviş göreyim

Kulun düşeyim

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Her bir umudum

Düşmez nideyim

Gonca güleyim

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Açlık zarından

Vakti sabrından

Yazar sadrından

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Hidayet eyle

Erişe derde

Açıla perde

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Kulları seçer

Sadığa yazar

Sırrını açar

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Gönül yapısın

Açtım kapısın

Gel gir Rabb’isin

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Canı canana

Kattın rayhana

Ar’ı namusa

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Beni sen eğle

Seni biz eğle

Cümle cemeyle

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Mecnunun adı

Sıdkımın yadı

Bilişim dahi

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Biçare dönem

Aşkına yanam

Ölek de ölem

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Gündüz gülleye

Gece külleye

Dua eyleye

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Kamu alemi

Sevdik denklemi

Bugün akşamı

Sana da gelir

Bana da gelir

 

İsyandır halim

Zulümdür cehlim

Günahkar katlim

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Ummanda katre

Salatta sütre

Çavdığım küfre

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Nettin Ahmet’im

Yolum bilmedim

Sırat geçmedim

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Dosta düşmanlar

Öldü pişmanlar

Ben’e horluklar

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Canım güzeldir

Güzel gözdedir

Sever güldedir

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Gahi ağlayam

Gahi gülmeyem

Men’i bilmezem

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Nefsin çerisi

Takva libası

Ömür yitesi

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Hikmet  korkudan

Ağlar seviden

Rengi gülünden

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Canım hükmüdür

Halim künhüdür

Kün’ü kanıdır

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Ateşe bostan

Damara lisan

Didara kurban

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Yoksulluk bende

Miskinlik serde

Köşkündür gel de

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Muhammed postta

Savrulam kasta

Kül oldum handa

Sana da gelir

Bana da gelir

 

İlmim taatim

Gücüm takatim

Nerde inayetim

Sana da gelir

Bana da gelir

 

Ah kul ahmedim

Canım veririm

Közde yanarım

Sana da gelir

Bana da gelir

 

 

Aşık Ahi Kul Ahmed Nasibidir.

 

 

6 Temmuz 2013
Okunma
bosluk

Notice: Undefined variable: pagingMiddleString in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/wp-page-numbers/wp-page-numbers.php on line 212

Notice: Undefined variable: pagingString in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/wp-page-numbers/wp-page-numbers.php on line 77

Notice: Undefined variable: pagingString in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/plugins/wp-page-numbers/wp-page-numbers.php on line 156
kırşehir Son Yazılar FriendFeed

Son Yorumlar


Notice: Undefined variable: pre_HTML in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/themes/seohocasiv2/sidebar.php on line 20

Notice: Undefined variable: post_HTML in /home/ahisicom/domains/ahikirsehir.com/public_html/wp-content/themes/seohocasiv2/sidebar.php on line 26
cami alttan ısıtma
halı altı ısıtma
cami ısıtma
cami ısıtma