Safa buldum yar elinden

Yar elinden yar elinden

Safa buldum yar elinden

Günü günden dünü elden

Safa buldum yar elinden

 

Yeller ile essem Gani

Türab olup tozsam dahi

Aşkın ulaştığı canı

Safa buldum zar elinden

 

Irmak olup aksam gahi

Vara dursam derya  hali

Aşkın söylettiği canı

Safa buldum har elinden

 

Elim al da kaldır beni

Muhabbete erdir beni

Derdin ağlattığı  canı

Safa buldum dar elinden

 

Yürür idim ilden ile

Kamil kişi yoldan dile

Özün ulaştığı cane

Safa buldum ser elinden

 

Mecnun olam aklım öte

Düşte görem sırdan öte

Halin yakıştığı cane

Safa buldum yer elinden

 

Kimseler garib olmaya

Dertler ile hem tozmaya

Yolun bakıştığı cana

Safa buldum nar  elinden

 

Ahi ahmed miskin düşe

Baştan ayağ olmaz çare

Bunca yanaştığı cane

Safa buldum kul elinden

 

 

aşık ahi kul ahmede nasibdir.

20 Temmuz 2012
Okunma
bosluk

İhsan = Estetik = Güzellik = Anlayışlılık = Ahlaki İyileşme = Hoşgörü = Edep Şuuru Üzerine

Estetik  İslam’da ibadetle başlamış görünüyor. Ancak estetik fıtridir. Kişi yetişkin olunca ya gelişir ya das üstü örtülür. Bir ayette “..her şeyi en güzel yaratan Allah’tır” buyuruldu.  Sanat felsefesi ahlakın bir parçasıdır. Ahlak da değer olarak norm oluşturur.

Buradaki tartışma estetiğin Allah’ın zatından mı, yoksa, insanlar mı atfediyor tartışmasıdır.

Allah insanı bir sanat eseri gibi yarattı.

Allah ademi kendi suretinde yarattı =bu benzetme esmai Hüsna açısındandır.

Tevhid = Bu noktada Hakk ile mahluku ayırmak gerek. Benzetmemek gerek.

Tenzih = Allah ve peygamberi birbirine benzetme yapılmamalı. Görevleri ayrışmalı ve peygamberin sınırı belirlenmeli.

Helal-haram dairesinde Müslümanlar ölçüye dikkat ettiler. Örneğin sinemada tiyatroda, hat sanatında.

Cibril hadisinde temel üç soru var.

İman nedir?

İslam nedir?

İhsan nedir? = Allah’ı görüyor gibi ibadet etmendir…..

İbadetteki bu tavrı günlük hayatın içinde de düşünmeliyiz. Bir şeyi güzel yapmak da bir ihsan şuurudur.

İyi  =  yapma

=  olma

=  duyma

=  muamele     ‘nin hepsi ihsan şuurunu oluşturuyor denilebilir.

Kötü davranışta da ihsan şuuru gerek. Amele yağmelü.  Öyle iş yapın ki Allah görüyor, peygamber görüyor, ümmet görüyor.=İYİ

İTKAN=sapasağlam.

Peygamber efendimiz oğlu ibrahimi kaybedince mezara bir sahabe iniyor. Efendimiz şu deliği düzelt deyince “bunun ölüye bir zararı yok ya Rasulüllah”  diye cevap alınca “hayır, göze hoş gelsin” buyuruyor. Arkasından da “Allah, kulunun yaptığı işi iyi ve güzel yapmasından hoşnut olur”  hadisini buyuruyorlar.

Bazı haller var ki onun da estetiğine dikkat edilmesi gerekir. Örneğin “ameli başa kakmayın ki bir estetiği olsun” “sağ elinin verdiğini sol el görmemeli ” “başkasının aldığını görmemesi” bunlar birer ihsan şuuru.

Gazali

1-     Kusursuzluk  (onlar semaya bakmıyorlar mı?   ….. düzensizlik görebiliyorlar mı?

Çatı      gök

Sergi    yer

Lamba  yıldız

Mavi

Yıldız

(Turkuaz) mavi   …..teskiye

yeşil    ….telkin

2-Amaç olacak (biz yeri ve göğü boşuna yaratmadık,…-insan başıboş yaratılmadı..)

3-Uyum olacak. (ölçülülük olacak.. insan,varlık,otlar, simetri)

4- Nizam olacak.(andolsun saf saf duranlara, lezzetül ayn=gözlerin hoşlandığı)

Bu dört unsur olmazsa güzellik değişken olur.  Estetik tecrübeden yararlanmak da mümkündür.

Bir Türkün Alman hapisanesinde HAT çalıştığını düşünün.

Sıdık ve Salihler kusurları an aza indirilmiş insan en faydalı insandır. Ruh güzelliği yüsektir ve ahseni takvim olarak adlandırılır bu kişiler.

Aristoya göre duyuların algısı anlamındadır. Halbuki asıl olan ahlak güzelliğidir.

“Allah güzeldir, güzel olanı sever”

Bir adam saçı sakalı karışmış fakat yediği haram, içtiği haramdır. Nasıl kabul olur bunun duası….

Güzellik hem maddi ve hem de manevi olmalıdır. Güzellik güçtür, etkiler. Estetik islama davet aracıdır= giyim, çevre, hareket…

Gaye için var olmak, insan-ı kamil’de estetik var.

Kusurlar bile söylenirken estetik olmalı. Kırmadan dökmeden.

Peygamber efendimiz kusuru umuma söylerdi.

Müslümanın namazı estetik olmalı, yem yer gibi olursa rahatsız eder. Yani tadili erkan üzere olmalı.

Ahlaki davranışlarımız da estetik olmalı. İlişki, alış-veriş, aile hayatı = estetik olmalı.

İslam savaşa bile kadın, yaşlı, çocuk, ağaç, ekinler yakılmamalı, eli eziyet etmemeli, burnu, kulağı kesmemeli…

İyi bir söz sadaka verip başa kakmadan iyidir.

Sözü süz de söyle

Yaz da söyle kışta söyle

Ağzını büz de söyle

Gazali

Tenzih

İbadet

Hukuk

 

İman

İbadet

Ahlak

Azaların güzelleştirilmesi

Çatal, kab, bedesten, camii

Hem kullanışlı hem göz zevkine uygun olmalı

Sanatın büyüleyiciliği

Estetik –sevgi var –bilmek de gerek

İlim, bilirse – muhabbet hasıl olur

Hal üzre olmak- değer bilmek

Rabbena ma halekteha batıla  =  sen boşa yaratmadın ya Rabbi

Camiler Allah’la ilişkileri olumlu etkiliyor.

Osmanlı = mabed medeniyeti

Taşların duası,

Allah’ın celal sıfatı camilerdir. İçinde ise Cemal sıfatı müşahhas hale getirilmiş.

Hadis:”Kuran’ı sesinizle süsleyiniz”  Kuran’ın özel ciltlerle ciltlenmesi ve tezhib le süsleme yapılması estetiktir.

İstanbul beyefendisi” tavırların estetiğini güzelliğini hatırlatır.

Her Müslüman İslam’ın temsilcisidir. Yaşamında estetik olmazsa kaba saba olur ve tebliğ mesajı veremez.

Hat çalışan bir öğrenci yaptığını kendinden bilmemeli, Allah’ın güzelliğini hatta aksettiriyorum” demeli.  Okuyan kişi , Allah’ın lütfuyla okudum demeli. Hazır bulup kullanan ses tellerini kendi yaratmadı elbette.

BATI’ya göre ne kadar tanrıya isyan ederse o kadar iyi sanatkar olur.

Tecelligah, lütuf, aktarıyorsa, yansıma olarak aktarır

Ayet “Allah yaratanların en güzeli değil midir?”

Burada Halıkla Mahluka dikkat edip karıştırmamak gerek.

Oruç : “size biri kötü söz söylerse “ben oruçluyum” desin”  ==  estetik var.

Hacc: “Hacc yapan kötü söz söylemesin, incitmesin== ahlaki dönüşüm var.

Malkom X: (Amerikalı Müslüman Lider olup Hacc yapınca gerçek İslamı anlalıyor. 36 sene beyaz düşmanlığı yapıyor şeyhinin etkisiyle. Hacc yapıp ciddeye gelince herkesin kendini kucakladığını görüyor ve evrensel bir din olduğunu anlayınca dönüşte şeyhini terk ediyor. Mısırda sabah ezanları okunurken firavunların sesinin kesildiğini görüyor. Müthiş bir sahne müthiş.. –Bu filmi bu fakir de izledi–

Camideki namazın hidayete vesile olması: “soyut bir varlığın karşısında bir sesle birlikte hareket ediyorlar. Bundan çok etkilendim” diyor bir batılı yazar.

Oruç tutup da gereğini yapmayanlar için efendimiz: “yanına sadece açlık ve susuzluk kalır” diyor.

Mevlana ise denizi kullanır ve der ki:

Bu denizde ölmek yok

Bu denizde muhabbet var

 .

 

 

aşık ahi kul ahmede nasibdir

11 Nisan 2012
Okunma
bosluk

Gövel ördek yarim (Koşma)

Ben bir selam salsam kara gözlüme

Leblerini çöze dursun varayım

Bu bir helal güldür nigar kaşına

Domurları sıka dursun nideyim

 

Kurban olam kaşlarına yayına

Sala saldım güzel  deyu acuna

Kimler yanmış benden âri mahına

Karanlığı çıka dursun göreyim

 

Bahar gelir yazı gelir yar olmaz

Gazel düşer kışı erer vazgeçmez

Gönül budur kıza dula aldırmaz

Etekleri  çemre dursun geçeyim

 

Dağlar mıdır kaşı kardan çekilmiş

Açar perçemini aşka karahmış

Uzar dallarını boydan çalarmış

Cariyesi yuya dursun beleyim

 

İntizar etmem de etmem elaman

Yüreğime ingi indi vayanam

Kullarını zulme çeker yaraman

Belaları yağa dursun yanayım

 

Divane saydılar divan kurdular

Cahile verdiler cehlim yudular

Alime yazdılar saçım yoldular

Hallerimi bile dursun cahilim

 

Bire aldım hiçe sattım bilmezler

Dost aşkına gayri düştüm görmezler

Ben bu aşkı güle verdim yelmezler

Gözlerimi sile dursun maralım

 

Aldım idi aldım idi algınım

Aldan âri çaldım idi vurgunum

Seni seven kullar öldü bir benim

Binlerini yıka dursun zalımım

 

Bahar yazdım kış okudum üşüdüm

Kömür gözlüm yan gönlüme eşkinim

Sar beni sarmala beni öldüğüm

Kucağını aça dursun çiçeğim

 

Ne kadar medhetsem göğcek mi göğcek

Al yeşiller içinde gövel ördek

Seyfeye süzülür turnalar oncak

Muradımı duya dursun cerenim

 

Gayri dayanamam gayri düşmeğe

Al kanlar içinde kolda yatmağa

Yar sarmalamış da göğsün emmeğe

Dermanımı  vere dursun sarmalım

 

Gel otur yanıma kavak yelleri

Irganan selvinin savak tülleri

Bahçaynan bağların ayrık otları

Baharımı çiçek dursun çiğdemim

 

Duaları saldım idi ardından

Gelmez gitmez yemez içmez Rahman’dan

Yetir deyu arşa çıktım aşkından

Kâfurunu  içe dursun cennetim

 

Ahi ahmed yanar imiş güzele

Güzel yakmaz imiş kulu düşene

Gari seni  yazdım kadı şerhine

Gayrisini  sala dursun  birtanem

 

 

AÇIKLAMA:

Leb: göüs, meme

Domur: genç kızın yeni çıkan memesi, kızlar utandığından içerden bir kuşakla belirginleşmesini önlemek ister.

Kaşlarına yayına: kaşlar ile yay ayrı zikredildi bu sefer. Kaş yay gibi olduğu gibi, bizim kastımız olan yay; yarin bedeninin yay gibi bize gerili olması anlatılmak istendi.

Acun: Dünya, her taraf.

Âri: başka,

Mahı: ay yüzü

Karanlığı çıka dursun: Malum Ay’ın dolunayken biri görünen aydınlık, diğeri arkada kalan karanlık yüzü vardır. Karanlık taraf kişinin dert tarafı anlamına gelir. Bu yüzden yarin şirin ve herkesin gördüğü ve ilgilendiği güzel yüzü yerine onun dertlerini bize dönmesini istiyoruz ve bu durumda, bu şekilde  onu görmek istiyoruz anlamı ile “görmek” demek yalnız olursa onun ihtiyacını gidermek anlamı da taşır anlamı düşünülerek yazıldı.

Bahar gelir yazı gelir yar olmaz: yaz, baharın bir parçası dedik, ikinci de yazısı gelmek, üçüncü mana yazı tarla dedik, ve bunların hiç birini kalıcı olmadığı yar olmadığı yanında dördüncü olarak yarin de gelmediği kastedildi. Hemen arkasından gelen mısrada ise gazel düşer kışı erer dedik. Yani gazel ve kış bu sefer aşığın içinde oluyor, yani kendi kış yapması bu bilince varması demek. Ancak bununla yani yaşlı gönülle isteğini bildirerek yaşlanmaya (Allah’a) itiraz etmeden  istekliliğini devam ettirmek istiyor.

Etekleri çemre dursun geçeyim: aşık kendi engellerini yarinin çabasıyla (veya duasıyla) aşmak istiyor.

Dağlar mıdır kaşı kardan çekilmiş: Yarin kaşı dağların karı gibi yukarıya çekilmiş benzetirken bu çekilmeyi sonraki satırda perçem açmak olarak da benzetiyor ki, bu çekme aşka susamak ve aşka davet etmek anlşamıyla birleşiyor.

Uzar dallarını boydan çalarmış: yar, evleneceği kişiyi kendi boyundan seçerek bu seçmeyi bir çalma (Gönül çalması) olarak söylemek istiyor.

Cariyenin yuya dursun yazayım: yazı temiz kağıda yazılır. Yıkanmak temiz kağıt olmak (beyaz sayfa) demektir ki yazıya uygun hale gelmek demektir.  Yare diyor ki kirlerini yani bana karşı hislerini temizle ki söylediğimi (yazdığımı) itiraz etmeden yapabilesin. Korkularını, tortularını at ve bana hazır hale gel diyor..

İntizar etmem de etmem elaman: demek, belalarına elaman dememe rağmen lanrte benzer bir kötü dua etmiyor, kıyamıyor.

Yüreğime ingi indi vayanam:  ingi inmek, ağır dertten dolayı kısmi bir felç hali yaşamak. Acıyı gerçekte yürek duyar. Ten acısından daha ağırdır. (ayniyle vaki yaşadık bir aşkımızda)

Kulların zulme çekilmesi, kul olanlar bağlananlardır, görüp hayran kalıp geçenler değildir. Kulun zulme çekilmesi kulun sadakatinin denenmesi olduğu gibi kulu daha çok naz ile veya başka türlü yakm ası anlamına da gelir. Yar aman diyerek aşık bunu pek doğru bulmuyor denilebilir.

Hemen arkasından belaları yağa dursun yanayım: diyerek bu sefer yarin belaları arka arkaya göndermesini aşığın kendisinin yanmasına vesile olacağı için itiraz etmeden bu sefer onu aşkında yanma seviyesine gelmeyi yanarak arzu eder halde istiyor.

Divane sayıp divan kurmak: tamamen ters şeylerdir. Zira divane olana deli derler ve deliye kılıç yoktur. Burada aşktan divane olmanın yargılanması anlatılıyor ki bu çok acaip, halkın veya karar veren kadı gibi makamların cehaletle haytalı bir şekilde gerçekte aşkı haksız yargılamaları anlatılmak isteniyor.

Cahile verdiler cehlim yudular: sözü bizi horlayacak şekilde cahilden bildiler. Gerçekte biz cahil değildik, lakin olgun bir derviş olunabilmenin bir şartı da horlanmak olduğu için cahile vermek de horlanmak demektir ki böylece cahiller bizim cehlimizi yani ham taraflarımızı yıkadılar, giderdiler demek istiyor.

Alime yazdılar saçım yoldular: sözü, alim kişilere karşı halkın tutumunun onun şekli özelliklerine tabi olmak gibi yüzeysel tavırlar sergilediklerini, alimi anlamaya çalışmadıklarını, alimin saçından bir hatırayı bereket saydıklarını ve bu yüzden alimi yolarak da ona eziyet ettiklerini, gerçekte biz kendimizi alim olduğumuzu bu durumları bilerek söylemek istemediğimizi, fakat cahillerin yolacak bir alimi kendilerinin seçtiklerini bu belirlemeyi  kendi cahilliği ile yaptığını, doğru alimden ziyade onların istediği kişinin alim kurban seçildiğini ifade ediyor. Burası çok önemli, çok önemli… alimi değil kendi alimini seçmek.. işte ilimi siyaseti bile alimler bilgisini saklar cehlini öne sürer. Bu hem tevazudur hem cahillerin gereksiz ve yıpratıcı cahilliğinden korur. Bunu bilen bir alim, cahil olduğu halde alim kesilen cahillerin seçtiği birisi için, kalkıp da bu adam yalan yanlış söylüyor demez. Derse o alimi cahiller hemen döverler. Akıllı alim bu cahillerin alimi için “ey ahali, ey cemaat, bu adam eli öpülecek, önünde divan durulacak adamdır” der ve geri çekilir. İşte şimdi cahiller kendi yalan söylese de alimlerini gözlerinde daha da çok yüksek möakama çıkarınca artık onun saçını başını yolarlar ki alim geçinen cahil böylece gününü görmüş olur. İlginç değil mi?

Yoruldum. Kalanı sonra inşallah..

 

 

 

aşık ahi kul ahmede nasibdir.

 

12 Mart 2012
Okunma
bosluk

İki kapılı handan ateş almak…

Bu dünyaya gelenlerin

Gitmeyeni kalmaz imiş

Yükü ağır çekenlerin

Ahir işi onmaz imiş

 

Önce gelen ademleri

Yer altına girenleri

Hallerine erenleri

Burda olan bilmez imiş

 

Vara vara vardım sine

Haber sordum hepisine

Cevap vermez eyisi de

Bu dil orda geçmez imiş

 

Kamusu hem ölüdürler

Eller dahi bağlıdırlar

Mü’min olmam diler bunlar

Mü’min olan ölmez imiş

 

Kafir ile münafığın

Yandığını gördüm aman

Cehennemde yatar galan

Hiç de soluk almaz imiş

 

Dilince söyler garibler

Hallerini bildirirler

Halil olmağı öğütler

Halil  olan yanmaz imiş

 

Can bedende bir kuş imiş

Uçmadan “bir yana” imiş

Ahir illerde uçsa hoş

Gayri kazanç olmaz imiş

 

Ne amelin varsa söyle

Getirdiğin kâra geçe

Burda gafil olan kimse

Orda azad olmaz imiş

 

Bağım bahçem viran olur

Oğul uşak yalan olur

Malım mülküm talan olur

Altın gümüş geçmez imiş

 

İki kapılı handır bu

Gelen gider kervandır bu

Mü’min kula seyrandır bu

Kafir olan kanmaz imiş

 

İşte geldim gidiyorum

Gözüm açtım göçüyorum

Altı metre biçiyorum

Biçmem diyen gülmez imiş

 

 Bugün geldim yarın yokum

Ateş aldım aç mı tokum

Ben bu işten ne anladım

Gitmem diyen olmaz imiş

 

Ağlar isen aşka ağla

Aşka düşen ümmet kula

Kulu isen rahmet kıla

Aşkda yanan solmaz imiş

 

Ahi ahmed söyler durur

Okuduğun erler tuttur

Zalim kullar alim midir

Hakk’da rahmet kılmaz imiş

 

 

ahi kul ahmed

26 Aralık 2011
Okunma
bosluk

Hüsn-ü aşk’a dair…

Ol can içinde can olan

Aşıklara canan olan

Canda yanıp külhan olan

Yaran-ı aşk derler buna

 *

Gel meydanı erler saran

Gül devranı bahar kılan

Göz nihanı buhar eden

Şadan-ı aşk derler buna

 *

Yok demeğe garip için

Bir olmağa hatır için

Kim sorarsa yokluk için

Harab-ı aşk derler buna

 *

Sevdayı gör sen bedende

Hayatı zehrin emrinde

Belayı mahfuz kılsanda

Bahay-ı aşk derler buna

 *

Yaranı yok bu azabın

Kim düşerse yiter canın

Cehle horlatır cananın

Zehiri aşk derler buna

 *

Semadan arşa çıkadur

La mekan üzre gezedur

Ölümsüz dirlik düzedur

Mekan-ı aşk derler buna

*

Hikmetin sırrı korkudur

Hakk’ın cemali sırrıdır

Halden hale bin türlüdür

Hüsn-ü aşk derler buna

 *

Ol masivayı terkede

Aşk ile varınca zikre

Hevayı hevesten göçe

Kemal-i aşk derler buna

 *

Kibri kırıp eller yıka

Arzu kılıp divan dura

Başın eğip gözün süze

Huzur-u aşk derler buna

 *

Arzu kılıp cemal göre

Huzur durup göğsün deşe

Nasib ola huri seve

Canan-ı aşk derler buna

 *

Zikir ile için paklar

Ağlar, yetmiş makam çıkar

Yanar Mustafa’ya yanar

Rasul-ü aşk derler buna

 *

Hamdeyler vedüd Rabbine

Hizmet deyu tarikate

Kurtlar kuşlar ol selama

Yakin-i aşk derler buna

 *

Hakka varıp yakin olur

Hikmetten gül ağlar durur

Er kişiden öğüt alır

Sabır-ı aşk derler buna

 *

Ayet hadis Kur’an eyler

Okur dahi arşa çıkar

Levhi mahfuz şerri siler

Şarab-ı aşk derler buna

 * 

Ah eyleyen erler yadı

Kul olmağa canın varı

Ol durmağa huzur demi

Meyan-ı aşk derler buna

 *

Kul tozuta günah kaşı

Ol tövbeye sevab karı

Gül ağlaya dünya hali

Gülşen-i aşk derler buna

 *

Huzurda edep kılalım

Vedüde miraç edelim

Canan ile söyleşelim

Sefayı aşk derler buna

 *

Ahi kul ahmedim yansın

Yanıp da aşkda kül olsun

Hakk yoluna canı yitsin

Çalab-ı aşk derler buna

 *

ahi kul ahmede nasib

8 Aralık 2011
Okunma
bosluk

tevhidi kemale gülleri gülşen, fezkuruni ezkurkum…(= siz beni zikredin, ben de sizi zikredeyim) (okuyucuma bayramın 1. günü kurban kesilirken 1. hediyemdir)

La ilahe illallah diyen kulun
Bir yeşillik bahçada uçar imiş
Tevhidi kemale gülleri gülşen
“Kul” yeşillik bohçada açar imiş

*

Ol kuşun kudreti bin lisan içre
Hem haktan dileye gün beyan ede
Sen şöyle bahçeye ay ayan bize
“Kul” yeşillik bahçada açar imiş

*

Bir kuşu eyleye bin güle yete
Bin gülü bağlaya bin bağban ede
Bir insan söyleye bin bağın çöze
“Kul” nesirlik bahçada dizer imiş

*

Bu kuşu cahiller bir pula sata
Ey dostlar bilmeye kim gülle harda
Hiç kalmaz gönülde bir şerre uya
“Kul” eminlik bahçada gezer imiş

*

Bir oruç namazı bin tövbe kılan
Her seher Allah’a yar kulu yazan
Er durur hizmete tam kavi olan
“Kul” yeminlik lahzada uçar imiş

*

Bir ahi ahmede bin yaran kılan
Dil ile zikrini hoş asan yazan
La ilahe illallah canı yuyan
“Kul” emanlık zamanda canan imiş

*

Hak kime eyleye ol nuru nasib
Nefs heva yokluğa “bir” adım yazıp
Zikr ile Allah’a bir zakir olup
“Kul” paslanmış yürekte parlar imiş

*

“fezkuruni ezkurkum”söyleşelim
Bir Allah demeye ol can verelim
Nur ile zulmete çerağ olalım
“Kul” karanlık alemde yanar imiş

*

Hak kime inayet kıl aşık saya
Giz batın keramet ve keşfi no’la
Nefs heva terk edip yüz çeri aza
“Kul” masiva fanide geçer imiş

*

Bil imdi ahmedim aşk köle arar
Can, canan harında meşk ile yanar
Bir eyvah sözünde şevk bula yeter
“Kul” pişmanlık tavında uçar imiş

*

Kim arif aşk odu pek kavi düşer
Hak dahi kelama hal izhar ider
Kaç cefa çekmişse can göğsün açar
“Kul” yeterlik katında karar imiş

*

Bu alem rüsvalık der horlar eller
Gül cemal tutturup her seher düş der
Kaç düşman saldırtıp kaç dişim kırar
“Kul” yarenlik katında yaran imiş

*

Bu dünya lokmasın yoh sayar bize
Bir cahil sorarsa yoh sırrı cehle
Er olan feyz alır var edep ile
“Kul” erenler katında behlül imiş

*

Kim talep cemalin bak arşa ferşe
Arş üstü ah ile yak canı neşve
Ya mahbup rasulün çal kapı işve
“Kul” melikin katında melül imiş

*

Aşk sema raks ile dön dem-i nazla
Kaç melek yığılır dön cem-i nazla
Arş kürsi levh kalem çün yad-ı hazla
“Kul” seyranlık katında canan imiş

*

ahi kul ahmed

(Not: bu şiir kurban kesimi sırasındaki boş vakitte yazılmıştır. kesim insandaki merhameti azaltır diye daha çok taşıma işi yapılmış, kesimden kaçınılmıştır. Ahiler kasapları ve cerrahları tarikata almazlar ve seneni 20 günü kasaplığı bıraktırıp merhametleri yerine gelsin diye bağ bahçe işi yaptırırlardı

Bayramınızı bu şiirle kutlar selam, saygı, sevgi ve hayır dileklerimi Allah’ın gerçekleştirmesini dilerim efendim.. sağlıcakla kalınız..)

7 Kasım 2011
Okunma
bosluk
  • Page 2 of 2
  • <
  • 1
  • 2
kırşehir Son Yazılar FriendFeed

Dili Seç

cami alttan ısıtma
halı altı ısıtma
cami ısıtma
cami ısıtma